Modern şehirler kurmak adına çarpık şehirleşmelere kurban ettik kaç nesli. Geleneksel insan ve çevre anlayışına uygun mekanların yerine tabiata, insana, değer yargılarımıza başkaldıran, bizi bize yabancılaştıran şehirler kurduk. İnsana, tabiata ve yaratıcıya yabancılaşmış şehirlerde, öykünülen Batı tipi modern hayat alanları kurulamadığı gibi yüzlerce yılın imbiğinden geçmiş taş ve ahşabın, estetik ve değerin, birey ve toplumun ilişkisini şekillendiren şehirlerimiz, mahallemiz, sokağımız da elden gitti… Tarihe, sokağa, ferde, komşuluğa yabancılaştık. Ne sağlamlığı tesis eden, ne estetiği somutlaştıran, ne insanı önceleyen, ne de trafik sorununu çözen şehirleşmemiz tam bir kaos ortamı oluşturdu. Bu şehir ilişkisinden ne birey çıkar ne cemaat… Yer sarsılsa altında kalacağımız bu çürük ve her anlamda mesnetsiz, temelsiz, referansız şehirlerden ancak onları yıkarak kurtulabileceğimizi anladık; yahut yıktıkça güzelleşecek bir çirkinlik modernleşmesi ürettik.. Bu şehirlerden ilk kaça...
Şehrin öbür ucundan bir adam koşarak geldi ve şöyle dedi: "Ey kavmim! Bu elçilere uyun." "Sizden hiçbir ücret istemeyen kimselere uyun, onlar hidayete erdirilmiş kimselerdir." "Hem ben, ne diye beni yaratana kulluk etmeyeyim. Oysa siz de yalnızca ona döndürüleceksiniz." Yasin 20-23