Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Ocak 21, 2013 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Hegel okumanın tam zamanı

Hegel, modernliği, düşüncesinin nesnesi yapan ilk filozoftu. Bugün, felsefe ve siyaset bilimindeki düşünce Hegel’siz ilerleyemiyor. Türkiye’de de, Hegel ilgisi, felsefi bir bağlamdan çok ideolojik bir kökene dayanır. Hegel, felsefecilerden çok solun sahiplendiği bir filozof olagelmiştir. Solun, Hegel’i sahiplenişi, de, Hegel’in kendi özgün düşüncesine önem vermenin bir neticesi olmaktan çok, solun  kendi ideolojik kökenlerine gösterdiği merak, ilgi ve saygının bir sonucuydu ve bu bağlamda da, Hegel, materyalist Marx’ın idealist atası anlamına geliyordu. Hegel’i yeniden okumanın bugün en olanaklı yolu, sanırım onun biyografisini okumakla başlamak. Marquez’in, Simon Bolivar’ın, Hannah Arendt’in, Kant’ın, Musil’in, Darwin’in, Bediüzzaman’ın, Rousseau’nun biyografilerinin kısa zamanda birkaç baskı yapmış olması gerekmez mi? Rimbaud’yu anmayan, onu örnek göstermeyen şair mi var Türk şiiri ortamında veya son yıllarda ...

‘Varlık ve hiçlik’ ve ‘saçmalık’ için Sartre rehberi!

                                        ‘Varlık ve hiçlik’ ve ‘saçmalık’ Sartre’a göre insan sürekli kaygı içindedir zira tamamıyla anlamsız bir dünyaya, neredeyse istediği her anlamı verebilecek sınırsız bir seçme özgürlüğüne sahiptir fakat seçimlerinin hiçbir anlamı yoktur. Aydınlanma her şeyi akla indirgemeye çalışmış olsa da, akıl çoğu şeyi açıklayamamaktadır. Bir insanın günlük davranışları ve eylemlerini Hegelci bir rasyonellik yerine varoluşçu bir irrasyonellik daha iyi betimlemektedir. Jean Paul Sartre da “saçma” bulduğu dünyayı anlatırken, samanın irrasyonel olması nedeniyle zorunlu olarak irrasyonel anlatıları kullanmıştır. ‘Varlık ve hiçlik’, aklın kategorilerine göre değil, varlığın kategorilerine göre yazılmıştır ve kişinin dünyayı algılaması buna uygun olarak içten dışa doğru değil, dıştan içe doğrudur. Sartre yalnızca felsefe kitapları yazmadı ve felsefesini...