Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Ekim 26, 2012 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Nerede o hakikat erleri, nerede? Yusuf Kaplan

İçinde yaşadığımızı sandığımız dünya, bizim, kendimiz olarak nefes alıp verebildiğimiz, kendimizi neysek o olarak ifade edebildiğimiz, gerçekten kendimiz olarak varolabildiğimiz ve çağa ruh üfleyebildiğimiz bir dünya mıdır; bizim dünyamız mıdır? Yoksa kendimizi içinde bulduğumuz, 'biz'i bizden uzaklaştıran, bizi kendimize yabancılaştıran bir 'yalan' dünya mı? Her çağın kendi gerçeği vardır. Bir de, her çağın kendi gerçeğini vareden gerçeklikleri. Çağ, kendi gerçeğinin / hakikatinin ifadesiyse; ağ da, o çağın gerçekliklerinin hem ifadesi hem de ifade edicisi; çağ'ın kendini gerçekleştirme yolculuğunda ürettiği ağların ve bağların, bağlamların ve bağlanmaların aracı. Bize 'gerçeklik bu!' denilerek dayatılan şey, zorla hâkim kılınmaya çalışılan bir ağ'dır aslında: İnsanın hakikatin izini sürmesinin önünde ayakbağı olan, idrak kapılarımızı kendine kapatan ve kendi gerçekliğiyle sınırlayan boğucu bir ağ! Bize gerçek diye sunulan şey, sadece mevcut, hâ...

Hayat ve ölüm: Kurban ve diriliş

Kurban, üç temel hayatî gerçeği bizzat yaşatarak öğretir insana: Hayatı, ölümü ve hakikati. Kurban, bize hayatın hakikatini de, ölümün hakikatini de, hakikatin hakikatini de, öncelikle ölüm gerçeği üzerinden hatırlatır. Çünkü ölümü anlayabildiğimiz zaman, hayatı anlayabiliriz ancak. ÖLÜMÜ ÖLDÜRMEK, HAYATI BİTİRMEKLE SONUÇLANIR Ölüm, bize hayatın ne olduğunu, nasıl bir 'şey' olduğunu öğretir: Hayat, geçicidir. Ölüm, haktır; biz istesek de, istemesek de emr-i Hak bir gün mutlaka vukû bulacaktır. Hayatı değerli kılan, hayata anlam katan, insanı da, hayatı da aşkınlaştıran yegâne 'hakikat', ölüm fikri ve gerçeğidir. Ölümün hakikatine erdiğimiz, erişebildiğimiz, ulaşabildiğimiz zaman hayatın değerini ve anlamını hakkıyla idrak edebiliriz. Ancak ölümün hakikatini derinlemesine kavrayabildiğimiz zaman, hayata, tabiata, bütün varlıklara hak ettikleri değeri verebilir, hayata anlam katabilir ve ruh üfleyebiliriz. İrfan sahibi ârif kişiler hâri...

Kurban başka tasadduk başkadır Hayrettin Karaman

Kendilerini modern zamanların din alimi sanan, başkalarını da geçmişte kalmış sayan bazı şahıslar 'Artık zaman ve şartlar değişti, eskileri tekrar etmek yerine yeni şeyler söylemek gerekir, şekle saplanmamak,özevemaksada bakmak lazımdır?' kabilinden sözler ediyorlar. Dini bilen onda değişmeyenlerin, kıyamete kadar değişmeyecek olanların bulunduğunu da, bazı şekillerin özden ayrılamayacağını da bilir. 'Zaman sana uymazsa sen zamana uy' diye bir özdeyiş vardır, ama bu söz her zaman, mekan, durum, alan için geçerli değildir. Din, zamana uymak için değil, zamanı kontrol etmek, zamanı kendine uygun hale getirmek için vardır. Dinin insan hayatında var etmek istediği değerler değişmez; bu değerleri taşıyan araçlar, ifade, ilişki biçimleri değişebilir. Bunların da hangilerinin ve nasıl değişeceği yine dinin sabit kaynaklarında gösterilmiş, öğretilmiştir. Din faizi, içkiyi, rüşveti, zulmü haram kılmıştır; zamanımızda bunlar yaygın hale geldi diye dinin kurallarını değiştir...