Yazının sonunda söyleyeceğim şeyi, başında söylüyorum: Türkiye’de yaşanan terör hâdiseleri de, bölgemizde yaşanan pagan ve barbar nitelikler kazanan mezhebî, kabîlevî ve etnik çatışmalar da, aslında yeni bir doğum sancısının habercileridir. Yeter ki, bakmasını bilelim. Bakmasını bilemeyenler, başkalarının bakışlarına ve oyunlarına ‘yem’ olmaktan kurtulamazlar. Dünyanın etnik bakımdan, kültürel bakımdan ve sosyolojik bakımdan en karmaşık bölgesini tam beş asır barış ve kardeşlik yurdu hâline getiren bir medeniyetin kurucuları, koruyucuları ve çocukları olduğumuzu yeniden hatırlayabilir ve ona göre geleceğimizi kendi ellerimize alacak güçlü ve çok boyutlu bir ittihad-ı islâm fikri üzerinden yeniden esaslı bir medeniyet yolculuğuna soyunabilirsek, bu kaos ve kargaşa ortamının, tıpkı Selçuklu döneminde olduğu gibi, yeni bir medeniyet ufkunun ve şafağının atması için önümüze konulan bir imkân ve imtihan vesilesi olduğunu kavramakta zorlanmayız. Bu imtihanı ya kazanacağız ve yeni bir d...
Şehrin öbür ucundan bir adam koşarak geldi ve şöyle dedi: "Ey kavmim! Bu elçilere uyun." "Sizden hiçbir ücret istemeyen kimselere uyun, onlar hidayete erdirilmiş kimselerdir." "Hem ben, ne diye beni yaratana kulluk etmeyeyim. Oysa siz de yalnızca ona döndürüleceksiniz." Yasin 20-23