Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Şubat 29, 2012 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Su Katresi – Muhammed İkbal

 Su Katresi – Muhammed İkbal Ben yepyeni bir mana bulmak davasındayım. Söylenmişleri tekrar edersem hakkın vardır. Bir buluttan bir katre su damladı. Baktı ki deniz uçsuz, bucaksız; utandı. "Deniz olan yerde ben kim oluyorum? Eğer o varsa ben yokum" dedi. Lakin denizden bir ses, şöyle köpürdü, dedi: "Böyle değersizken, fakirlikten utanma; ne geceler bir bulut omzunda, güneş ışığına karşı parıl parıl yanmışsın. Vadilerde susamışlarla hemdem olmuşsun.  Bahçelerde göğsünü parçalayan aşıklar, seni kendilerine dert ortağı bilmişler. Bazen de bir asmanın içinde bir zamanlar takatin tak olmuştur. Bazen topraklarda sürünüp durmuşsundur. Sen benim koşup giden dalgalarımdan doğdun. Benden doğan sen, yine benim kucağıma düştün. Haydi göğsümde dinlen, aynamın sinesinde mücevher gibi parla. İnci ol, ummanın kucağında gel yaşa. Aylardan, yıldızlardan daha parlak, sen yaşa!

Irmak – Muhammed İkbal

Irmak – Muhammed İkbal Baş şu güzel ırmağa sarhoş sarhoş akıyor. Çayır çemen yanında bir samanyolu gibi. Bulutun beşiğinde nazlı nazlı uyurken, dağların kucağında sevgi gözünü açtı. Salınarak akışı ufak ufak taşlardan nağmeler yaratıyor. Yüzü bir ayna gibi duru, temiz, ırmağın. Ucu yok bucağı yok ummana sarhoş akıp gidiyor ırmak. Yalnız kendini tanır, her şeye yabancıdır böylece akar gider. Bahar onun yolunda peri masallarının köşkleri gibi güzel; neler neler yarattı. Yollara nergis, lale, beyaz güller döşedi. Gül, çapkın işvelerle onu çağırıp dedi: ‘Yanımıza gel biraz, dur biraz konuşalım!’ Goncalar gülümsedi; daha ileri gidip eteğinden de çekti. Bu yeşiller giyinmiş cilveli dilberlerin birine aldırmadı. Ovalar aşıp geçti, dağlar, kemerler yırttı. Ucu yok bucağı yok ummana sarhoş akıp gidiyor ırmak.  Yalnız kendini tanır, her şeye yabancıdır böylece akar gider. Çöllerin, vadilerin, dağların bahçelerin dereleri ona şöyle dediler: ‘Sen yatağını bulmuşsun, çağlayıp akıyorsu...

Muhammed'in Nağmesi Goethe

Hz. Muhammed'in Nağmesi / Goethe Bakın, kaynak nasıl fışkırmakta Kayalardan neşe ile Nurlu yıldızlar gibi pırıl pırıl! Bulutlar üzerinden melekler Onun gençliğini beslerdi Fundalıklardaki kayalar arasında. Taptaze, gencecik Raks ederek bulutlardan Mermer kaynaklara iner, Tekrar yükselir sevinç Nağmeleriyle semaya. Dağ geçitlerinde, o Kovalıyor rengârenk çakılları, Koparıp sürüklüyor genç önder Kardeş kaynakları da birlikte. Çiçekler açıyor aşağı vadide Yeşeriyor çimenler adım attığı her yerde Nefesinden. Onu yolundan alıkoyamıyor hiçbir Karanlık vadi, hiçbir çiçek Aşk dolu gözlerle onu süzerek Dizlerini sarıp tutamaz Düzlüğe gidiyor kıvrılarak akışı. Karışıp birleşerek Dost oluyor dereler. İniyor şimdi ovaya Gümüş pırıltılarla, Ovalar onunla ihtişama bürünür. Ovalardan ırmaklar, Dağlardan dereler Sevinçle sesleniyor ona: Kardeş, Kardeş, kardeşlerini de al, Beraber ezelî atana götür, Açılmış kollarıyla Bizi bekleyen Ebedî okyanusa. Eyvah,...