Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Ekim 19, 2013 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Aliya: Yüzünde Gölgesi Olmayan Bilge / Akif Emre

Aliya: Yüzünde Gölgesi Olmayan Bilge Akif Emre Hayatımda hiçbir faninin cenaze namazını kılmak için bu kadar uzun süre beklemedim. Hiçbir Müslümanın cenazesine katılmak için bu kadar uzak yere gitmedim. Hayatımda hiç bu kadar uzun süre, gün boyu, sabahın erken saatinden neredeyse akşama kadar on binlerce kişinin bu kadar şiddetli yağmur altında topluca ıslandığına, rahmeti umarcasına beklediğine tanık olmadım. Bizzat kendim hiçbir zaman bu kadar şiddetli bir yağmurda ıslandığımı hatırlamıyorum. Saraybosna'da Aliya'yı uğurlamak için dağ köylerinden, uzak kasabalardan, diasporadan binlerce Müslüman meydanda toplanmıştı. Muhteşem bir yağmur yağıyordu. Yağmur rahmetti; bir kez daha tecelli etmişti. Sabahın erken saatlerinden itibaren o gün adeta gök delinmiş de rahmetini boşaltıyordu Saraybosna'ya. Hem fiziki anlamda hem manevi anlamda bir rahmet sağanağı vardı. Oysa biliyorum ki, Aliya'yı uğurlamaya gelenler arasında ona kırgın hatta kızgın olanlar, ...

Aliya nasıl anılmamalı? / Akif Emre

Aliya nasıl anılmamalı? Akif Emre Aliya göçeli beş yıl olmuş. 19 Ekim 2003'de kaybettiğimiz Aliya için Türkiye'de çeşitli anma toplantıları düzenleniyor. Bir faninin her yıl anılması, varsa eğer, bıraktığı mirasın hatırlanmasına, muhasebe yapılmasına vesile oluyorsa anlamı olabilir. Ayrıca belki rahmet dilekleriyle bir Fatiha gönderilmesinden öteye ona bir katkısı olamayacağı açıktır. Aksi takdirde, anılmaya değer görülen bir insanın ardından ağıtların yakılmasının bir tür pagan ayinine dönüşme tehlikesi her zaman için vardır. Hele anılan kişi bir Müslüman'sa, içi boş sözlerle yüceltilerek totemleştirilmesi, ritüel haline gelen törensel ayine dönüşmesi ona yapılacak en büyük haksızlık olur. Hele bu tür anmalarda anılandan çok kendini anlatarak ölenin ismi üzerinden kişisel konumları, siyasal tutumları meşrulaştırma ve pekiştirme gayretleri modern dünyada çok daha albenili ve organize biçimde icra ediliyor. Anılanı yücelterek kendini, kişisel konumunu sağlama al...

Paradigmaya Kafa Tutan Simitçi / Simitçinin Dönüşü / Akif Emre

Akif Emre Paradigmaya Kafa Tutan Simitçi / Simitçinin Dönüşü Her sabah köşede gelip geçeni umursamayan ama belli bir nezaket ölçüsünde izleyen duruşuyla tezgahının başında görürdüm. Kırık dökük küçük iskemlesine oturmuş tezgahta kalan simitleri düzeltir bulurdum hep. Gelip geçene satıcı gözüyle bakmaz, kendi halinde bir şeylerle oyalanır bulurdum hep.Tanıdık müşterilerinin gözünün içine bakarak "bu sabah da almıyor musunuz" baskısından kaçınmanın bir yolu olduğunu düşündüm. Selam verdiğinizde sessiz bir nezaketle alır ama hiçbir zaman tipik simitçi tavrını takınmazdı. "Buyurun, taze simit" türü bir tezgahtarlık yaptığını hatırlamıyorum. Müşterisi yoksa o, şehrin en işlek caddesindeki köşe başında oturur eline tutuşturulmuş gibi tuttuğu gazetesini okur bulurdum. Bazen simit tezgahının başında bulamadığım olurdu. Beklemek zorunda kaldığım çok olmuştur. Koşarak gelir kendine özgü sessiz nezaketiyle "buyurun" derdi. Koşarak gelişi bir ...

Kunâla / Asaf Halet Çelebi

Kunâla Vakit geldi kunâla dünyayı göreli çok oldu tam kırk yılda seni buldum kunâla bu can tenden geçmeden bu dünyadan göçmeden bir kerecik sevmek çok değil simsiyah saçların var kunâla kemiklerine yapışık etlerin var birgün dökülecek kunâla kuşu gibi gözlerin var birgün sönecek kunâla bu etlerin arkasında güzelliklerin var benden başka kimse bilmeyecek bu can içimde kuştur kunâla seni görünce titrer bu can gözümde mahabbettir kunâla seni görünce yanar bu can burnumda soluk olur kunâla uçar gider bu can benden geçmeden bu dünyadan göçmeden bir tek seni sevmek çok değil   Asaf Halet Çelebi