Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Ekim 17, 2012 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Geleceğe Aşk Mektupları İsmet Özel

İşkence altında alınmayan aşk  Sevgili Sevgili Aşk içinde aşk için seslenişin en uygun biçimini bulduğum kanısındayım. Merhamet belki çok yüce bir şey ve muhtemel ki merhamet aşktan üstündür. Tapınmak.. onun yüceliğine diyecek yok. Belki tapınmadaki kesinlik ve keskinliğe aşk hiçbir zaman ulaşamayacaktır. Bütün diğer işlerle uğraşan bütün diğer insanlar gibi tapınanlar ve merhamet duyanlar da seslendikleri zaman mutlaka hissettikleri bir farkı dile getirmiş olurlar. Aşktaki sesleniş ise farksızlığı ve bir tür özdeşliği vurgulamalı her şeyden çok. Aşkın seslenişi sevgisi olandan sevgisi olanadır ancak. Çoğu kimsenin sandığı gibi seven taraftan sevilen tarafa doğru bir akış değildir. Sen benim sevgilimsen bunu mümkün kılan sadece benim senin sevgilin oluşumdan başkaca birşey olmasa gerek. Bu yüzden sana seslenirken hep bir yankıya kulak verir gibi sayarım kendimi. Neyi nasıl demişsem senin de bunu bana böyle söylemediğini düşündüğüm an sana ne bunu söyleyebiliri...

D. Mehmet Doğan İle Sözlükler Ve Dil Üzerine

Sözlük milletin varoluş kimliklerinden birisidir. Türkiye’nin yaşadığı travma çağında en çok kelimelerini yitirdi. Bir yandan yeni zamanın içinde varoluş mücadelesi verirken, diğer yandan kelimelerini bulmaya çalıştı. Sözlüklerin sivil bir muhalif duruş ve mücadele ile Türkiye gündemine getiren D. Mehmet Doğan’dır. Gerek yazmış olduğu sözlük gerekse yazdığı makale ve kitaplarla tartışılmasını sağlamıştır. Bu kanaldan oluşan hareketlilik ile Türkçe sözlük mirasının zenginleşmesini sağlamış ve büyük mesafeler alınmıştır. Sözlükler dosyası vesilesiyle kendisinin sözlük serüvenini, dil- ideoloji- sözlük ilişkisini, Türkçe’nin sözlük mücadelesini konuştuk.  Rüstem BUDAK Dilin sözlüklere olan ihtiyacının temelleri nelerdir? Bu vesileyle ulus devlet dönemlerinde kimlik inşasında tevdi edilen bir role uygun düşen bir durum ile mi karşı karşıyayız? D. M.Doğan: Sözlüğe olan ihtiyacın, “ulus devlet” öncesinde de hissedilen çok kadim ve köklü bir temel ihtiyaç olduğu şüphe götürmez. Birçok di...

Huzur Evi Mustafa Kutlu

Eğer sevdiklerin yanında değil, sağlığın da yerinde değilse ihtiyarlık bir çileye dönüşür. İnsan yaşlanınca çocuk gibi olur; güçsüz, güvensiz, yardıma muhtaç ve nazlı. Büyük ailenin varlığını sürdürdüğü yıllarda yaşlılar evlatlarının, torunlarının, sevdiklerinin yanında son günlerini geçirir, çok iyi muamele görür, saygıda kusur edilmez ve onlar da huzur içinde son nefeslerini verirdi. Türkiye'de hâlâ nüfusun yüzde otuzu köylü, yüzde otuzu da şehre gelmiş köylüdür. Bu sebeple 'büyük aile'nin tamamen ortadan kalktığı söylenemez. Gelenek bir şekilde sürmektedir. Aile küçülse de yaşlanan ana-babaya bir şekilde bakılır. Onları 'huzur evleri'ne terketmek vefasızlık, insafsızlık, sevgisizlik olarak değerlendirilir. Ancak şehirlerde çalışan anne, çalışan baba işe gidince yaşlılar evde yalnız kalır. Bazıları torun bakar, zordur ama böylece hâlâ işe yaradıklarını gösterirler. Ana-baba için de bir güven kaynağıdır bu. Ama yine de her iki tarafın içi rahat değil...