'Ne'yim ben ve nerede'yim, neden buradayım, buraya nereden geldim ve nereye gidiyorum?' diye sormalı insan kendi kendine. Her zaman ve her yerde. Ne ki, çağımızın insanı bu soruları soramayacak kadar yersiz ve yurtsuz: Yer'inden ve hakikatinden uzak çünkü: Kendi'nden. EMANET VE YOL ALMAK İnsan, yol almak için yaratılmıştır: İnsanın emaneti yerine getirebilmesi, şairin derin bir idrakle dile getirdiği gibi, 'yola çıkmaya hüküm giymesiyle' mümkün. İnsanın 'yolda' olması, yol almasının garantisidir çünkü. O yüzdendir ki, insanın yaratılış programı, hayat ile ölüm arasında sürekli bir yolculuk vaat eder insana. Doğumundan ölümüne kadar yol alabilecek ölçülerle 'donatılmıştır' insanın varoluş haritası. Ama insan, bu vaadi yerine getiremez çoklukla. İnsan, bu vaadi idrak edemediği, kendinde gizlenen ölçüleri göremediği için, kendine gelemez, kendini de, Rabbini de bilemez. Ve yönünü de yitirir, yön fikrini de. Buysa, insanın kendi...
Şehrin öbür ucundan bir adam koşarak geldi ve şöyle dedi: "Ey kavmim! Bu elçilere uyun." "Sizden hiçbir ücret istemeyen kimselere uyun, onlar hidayete erdirilmiş kimselerdir." "Hem ben, ne diye beni yaratana kulluk etmeyeyim. Oysa siz de yalnızca ona döndürüleceksiniz." Yasin 20-23