Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Abdurrahman Arslan: Dindarlığın Içi Boşaltıldı

 Dindarlığın içi boşaltıldı “Yeni dindarlık, bizi rahmete götürmez... Rahmete götürecek dindarlık, sünneti ihya ederek yapılabilir” diyen Yazar Abdurrahman Arslan’la dindarlık algısının içinin boşaltılmasını konuştuk... Abdurrahman Arslan: “Başından beri anlamadılar. Bu bir dindarlaşma değildir, bizim anladığımız anlamda dindarlaşma değildir. Dindarlık fıkıhla beraber gelir. Bu fıkhı olmayan dindarlaşmadır. Dolayısıyla bunun ayaklarını basacağı bir yer yoktur. Ve bu, İslam’ı da tehdit ediyor. Bakın 10-15 yıl içinde dinimizin içi çok hızlı bir şekilde boşaldı. Kandil gecelerinde mevlitlerin eksik olmaması, Müslümanların çoğu bunu dindarlığa yoruyorlar. Bu yeni bir dindarlıktır, ama bence bizi rahmete götürecek bir dindarlık değildir." “Din, belli günlere teksif edilemez” Çok dindarlaştığınızda bunun bir göstergesi Cuma namazlarıdır, kandillerdir ve Ramazan’dır. Bir dini yaşama biçimi özel günlerde ve gecelerde yoğunlaşıyorsa, aslında sekülerizm devam ediyor demektir. Bu...
En son yayınlar

Babamız Bir Gün Gerçekten Ölür / Ali Ayçil

Babamız Bir Gün Gerçekten Ölür /    Ali Ayçil Çoğumuz, babamız henüz hayattayken onun yüzüne bir kere bile dikkatle bakmayız. Baba, “baba” demeye başladığımız günden itibaren sürekli karşımızda duran bir alışkanlıktır. Yıllarca babamızdan değil, bir alışkanlıktan bahsederiz: Annemize, “babam bugün niçin gecikti?” diye sorarız; kardeşimize, “babam yine su istiyor,” der ve dertleniriz; bazen de, ”babama hangi yalanı uydursam,” diye planlar kurarız kafamızda. Baba, her seferinde, bize biraz uzak, biraz yabancı birisidir. Her gün elbiselerini giydirip sokaklara saldığımız o” biraz” yabancının, zamanın karşısında nasıl da eriyip gittiğini fark etmeyiz bile.   Oysa ilkin ve hep onun elbiseleri yaşlanır, ilkin ve hep onun saçları ağarır, ilkin ve hep o öksürür.   Bir alışkanlığın perde gerisinden baktığımız o yüzde zaman, çizgilerden, girintilerden ve çıkıntılardan yeni bir yüz yapar; bunu da fark etmeyiz. İçimizden az buçuk dikkat kesilenler bilirler ki, baba, gözaltl...

İsmet Özel’in Erbain Den Alıntılar

Çözülmüş Bir Sırrın Üzüntüsü Sözlerimin anlamı beni ürkütüyor böylesine hazırlıklı değilim daha. Bilmek. Bu da ürkütüyor. Gene de biliyorum: Kapanmaz yağmurun açtığı yaralar çocuklarda. Üç Frenk Havası 1. Capriccio Alum Gülünç bir ölümle öldü deniyor Max Stirner için çünkü mahvına sebeb nihayet bir sinektir ama Fanya Kaplan nasıl öldü diye sorarsak sanırım işimiz fazlasıyla ciddileşir. *** 2.Alum Cantabile Ben ne büyük bir dalgınlıkla bakmış olmalıyım ki hayata görmedim orda çinko damlar ve plastik sürahilerin tanrısını yerime yadırgadım yerim olmadı zaten kendi mezarımdan başka çılğının biri sanılmaktan sakınmaya vaktim olmadı durmadanbeyaz bir aygırla taşardım derin göllerden bir gebe kısrakla kaçardım derin ormanlara güneşin zekasıyla doymak isterdim kaba solgun kağıtlar sunardı şehrin insanı ban Tahrik yürek elbet acıyor esvap deği...

Bir Algı Operasyonu Olarak İslamcılık / Siyasal İslam / Akif Emre

Bir Algı Operasyonu Olarak İslamcılık / Siyasal İslam Hatırlarsanız yakın dönemde daha çok kayıkçı kavgasına benzeyen bir 'İslamcılık' tartışması yaşanmıştı. Bir yanda 'İslamcılık öldü' diyenlerle, diğer yanda ölmediğini savunanların bu kavgada birleştikleri bir husus vardı. Buna göre İslamcılar tüm iddialarından vazgeçerek ya da tüm beklentilerini AKP'ye yükleyerek iktidar olmuş ve söyleyecek sözleri kalmamıştı. İktidar onları tarihe gömmüştü. İslamcılığın ölmediğini iddia edenlerden önemli bir kısmı, bu tezi kabul etmekle birlikte varılan sonuca itiraz ediyordu. İslamcılığın AKP'de ete kemiğe büründüğü ama ölmediği... Oysa tanımından tasavvuruna, tecrübesinden tarihine kadar hiçbir yönünü anlamaya girişmeden mahkum edilen bir kavram ve düşünce adına sürdürülen tartışmanın niteliği ve düzeyine bakılınca kavganın amacı bugünlerde daha iyi anlaşılıyor. Her tür ilkesizliğin mubah sayıldığı siyasal hesaplaşmada, Ak Parti'nin 'siyasal İslam'ı temsil ett...

Aliya: Yüzünde Gölgesi Olmayan Bilge / Akif Emre

Aliya: Yüzünde Gölgesi Olmayan Bilge Akif Emre Hayatımda hiçbir faninin cenaze namazını kılmak için bu kadar uzun süre beklemedim. Hiçbir Müslümanın cenazesine katılmak için bu kadar uzak yere gitmedim. Hayatımda hiç bu kadar uzun süre, gün boyu, sabahın erken saatinden neredeyse akşama kadar on binlerce kişinin bu kadar şiddetli yağmur altında topluca ıslandığına, rahmeti umarcasına beklediğine tanık olmadım. Bizzat kendim hiçbir zaman bu kadar şiddetli bir yağmurda ıslandığımı hatırlamıyorum. Saraybosna'da Aliya'yı uğurlamak için dağ köylerinden, uzak kasabalardan, diasporadan binlerce Müslüman meydanda toplanmıştı. Muhteşem bir yağmur yağıyordu. Yağmur rahmetti; bir kez daha tecelli etmişti. Sabahın erken saatlerinden itibaren o gün adeta gök delinmiş de rahmetini boşaltıyordu Saraybosna'ya. Hem fiziki anlamda hem manevi anlamda bir rahmet sağanağı vardı. Oysa biliyorum ki, Aliya'yı uğurlamaya gelenler arasında ona kırgın hatta kızgın olanlar, ...