İslâm Düşüncesi
Muhammed İkbal

İslâm Düşüncesinin Temel Meselelerine Işık Tutan Bir Metin (Yusuf Kaplan)
Müslüman toplumlar olarak yaklaşık iki yüzyıldır, tarihte yaşadığımız ikinci büyük medeniyet buhranı ile karşı karşıyayız. Birinci medeniyet buhranı, 12. ve 13. yüzyıllarda, İslâm medeniyetinin doğu cephesinde Moğol istilâsı ve Haçlı saldırıları; batı cephesinde Mağrip’te yaşanan asabiye sorunu ve çatışmaları neticesinde gerçekleşen siyasî bir buhrandı. Bu buhranı, Osmanlı’nın geliştirdiği medeniyet meydan okumasıyla aşmayı başardık ve İslâm medeniyeti ilk kez Osmanlı medeniyet tecrübesinde akîdevî, sosyal ve siyasî bütünleşmeyi gerçekleştirmiş oldu.
Son iki yüzyıldır yaşadığımız medeniyet buhranı ise, daha derin ve çok boyutlu bir buhrandır: Hem İslâm’la hem de hâkim kültürle ilişkilerimizin kopması ve simülatifleşmesi sonucunu doğuran, çift yönlü temassızlık şeklinde tezahür eden bir “fetret dönemi”dir.
Medeniyet buhranı, medeniyet fikrinin yitirilmesiyle sonuçlanmıştır: Medeniyet fikri, din’in medine’de hayat bulduğu hayatiyet kaynağıdır. Hayatiyet kaynağı olarak medeniyet fikrinin yitmesi, hayat kaynağının da (din’in de), hayat bulma / buldurma kaynağının da (medine’nin de) yitmesiyle sonuçlanmıştır. Bütün bunların sonucunda, mahşerin üç kapısı ilim, irfan ve hikmet gelenekleriyle, mahşerin üç atlısı âlim, ârif ve hakîm figürleri de ortadan kalkmıştır.
İşte İkbal’in bu kitapta bir araya getirdiğimiz metinleri, bize âlim, ârif ve hakîm figürlerinin özelliklerini de, ilim, irfan ve hikmet geleneklerinin özünü de kişiliğinde gerçekleştirebilmiş bir mütefekkir olarak hem genelde İslâm medeniyetinin, özelde İslâm düşüncesinin temel ilkelerini özlü bir şekilde hulâsâ eden, hem de yaşanılan buhranın nasıl aşılabileceğine dair ipuçları sunan irili-ufaklı makalelerinden oluşuyor.
Son iki yüzyıldır yaşadığımız medeniyet buhranı ise, daha derin ve çok boyutlu bir buhrandır: Hem İslâm’la hem de hâkim kültürle ilişkilerimizin kopması ve simülatifleşmesi sonucunu doğuran, çift yönlü temassızlık şeklinde tezahür eden bir “fetret dönemi”dir.
Medeniyet buhranı, medeniyet fikrinin yitirilmesiyle sonuçlanmıştır: Medeniyet fikri, din’in medine’de hayat bulduğu hayatiyet kaynağıdır. Hayatiyet kaynağı olarak medeniyet fikrinin yitmesi, hayat kaynağının da (din’in de), hayat bulma / buldurma kaynağının da (medine’nin de) yitmesiyle sonuçlanmıştır. Bütün bunların sonucunda, mahşerin üç kapısı ilim, irfan ve hikmet gelenekleriyle, mahşerin üç atlısı âlim, ârif ve hakîm figürleri de ortadan kalkmıştır.
İşte İkbal’in bu kitapta bir araya getirdiğimiz metinleri, bize âlim, ârif ve hakîm figürlerinin özelliklerini de, ilim, irfan ve hikmet geleneklerinin özünü de kişiliğinde gerçekleştirebilmiş bir mütefekkir olarak hem genelde İslâm medeniyetinin, özelde İslâm düşüncesinin temel ilkelerini özlü bir şekilde hulâsâ eden, hem de yaşanılan buhranın nasıl aşılabileceğine dair ipuçları sunan irili-ufaklı makalelerinden oluşuyor.
Daha önce çeşitli mecralarda yayımlanan makalelerinden oluşan bu kitabını yukarıda özetlediğimiz çerçevede kurguladık: Kitaba alınan makaleler, şahsiyetin, toplumun ve devletin inşasından ilim, felsefe, sanat ve siyaset geleneklerinin İslâm dünyasının çeşitli medine’lerinde tesisine, oradan da medeniyetin inşasına doğru ilerleyen bir mantıkla bir araya getirildi ve yerleştirildi.
Bu kitap, İkbal’in İslâm Düşüncesinin Yeniden-İnşası başlığıyla yayımlayacağımız ve onun bir düşünür olarak yaşadığımız medeniyet buhranının ve fikrî tıkanmanın nasıl aşılabileceğini gösteren şaheserine bir girizgâh oluşturacak bir kitap aynı zamanda. Külliyat mantığı ile hazırladığımız İkbal’in diğer fikir ve sanat eserlerini de peyderpey yayımlamaya devam edeceğimizi de burada hatırlatmakta yarar görüyorum.
Bu kitapta, İkbal’in İslâm düşüncesinin temel güzergâhlarına, uğrak alanlarına ilişkin yaptığı gözlemlerin yanısıra, çağdaş bir Müslüman düşünür olarak geliştirdiği şâyân-ı dikkat fikirlerin de yer aldığını vurgulamak gerekiyor. Sözgelişi, ilâhî hükümranlık meselesinde söyledikleri, hem İslâm’ın çağımıza söyleyebileceği şeylerin çapını çok iyi ele veriyor; hem de yaşadığımız medeniyet buhranının aşılmasına ilişkin dikkate değer ipuçları sunuyor. İlâhî hükümranlık makalesinin kitapta yer alan diğer makalelerin hem özü, hem de derinlik açısından en özgün metnini oluşturduğuna da dikkat çekmek yararlı olabilir.
Kitapta yer alan en özgün makalelerden biri de tasavvuf üzerinden ilim düşüncesinin nasıl geliştirilebileceğini zaman problematiği üzerinden gösteren makalesi İkbal’in. Ayrıca kısa ama nefis sanat makalesi de zihin açıcı yolcululara çıkarabilecek vaatler sunan bir metin.
Bu kitapta, İkbal’in İslâm düşüncesinin temel güzergâhlarına, uğrak alanlarına ilişkin yaptığı gözlemlerin yanısıra, çağdaş bir Müslüman düşünür olarak geliştirdiği şâyân-ı dikkat fikirlerin de yer aldığını vurgulamak gerekiyor. Sözgelişi, ilâhî hükümranlık meselesinde söyledikleri, hem İslâm’ın çağımıza söyleyebileceği şeylerin çapını çok iyi ele veriyor; hem de yaşadığımız medeniyet buhranının aşılmasına ilişkin dikkate değer ipuçları sunuyor. İlâhî hükümranlık makalesinin kitapta yer alan diğer makalelerin hem özü, hem de derinlik açısından en özgün metnini oluşturduğuna da dikkat çekmek yararlı olabilir.
Kitapta yer alan en özgün makalelerden biri de tasavvuf üzerinden ilim düşüncesinin nasıl geliştirilebileceğini zaman problematiği üzerinden gösteren makalesi İkbal’in. Ayrıca kısa ama nefis sanat makalesi de zihin açıcı yolcululara çıkarabilecek vaatler sunan bir metin.
Bu metinlerin basılması sürecinde Muhammed Kayani Han’ın büyük katkıları oldu. Kendisine teşekkürü bir borç bilirim.
Son olarak bu metinlerin, İslâm medeniyetinin ve İslâm düşüncesinin meselelerinin kavranmasına ve yeni açılımlara imkân tanımasına katkıda bulunması en büyük umudumuzdur.
Yorumlar
Yorum Gönder