http://www.youtube.com/watch?v=S_3g9kmn5nc
Tanpınar'ın 'eşyanın yerli yerine oturduğu, kurulmuş ve kendisini de idrak etmiş bir medeniyetle karşılaşırsınız' ifadesiyle tanımladığı 'Nevâ Kâr', bestekârının 300. vefat yılında Doğan Dikmen tarafından 'Itrî / Bir Medeniyetin Bestekârı' albümü için seslendirildi. Albümde Itrî'nin 9 eseri yer alıyor.
Türk musikisinin en muhteşem eserlerinden biri, çoğu kimseye göre ise belki de birincisidir Itrî'nin Nevâ Kâr'ı. "Çok zaman dinledim Nevâ-Kâr'ı,/ Bir terennüm ki hem geniş, hem şûh:/ Dağılırken Nevâ'nın esrârı,/ Başlıyor şark ufuklarında vuzûh;/ Mest olup sözlerinde her heceden,/ Yola düşmüş, birer birer, geceden/ Yürüyor fecre elli milyon rûh." mısralarıyla anlatır Yahya Kemâl, Nevâ Kâr'ın rüzgârına kapılarak gönül ikliminde çıktığı yolculuğu. Buhurizâde Mustafa Itrî'nin bu zirve eseri, Zeytinburnu Belediyesi tarafından hazırlanan 'Itrî / Bir Medeniyetin Bestekârı' albümü için bestekârının vefatının 300. yılında Mustafa Doğan Dikmen tarafından seslendirildi. Günümüzün klasik Türk müziği sanatkârları arasında müstesna bir yeri olan TRT İstanbul Radyosu sanatçısı Doğan Dikmen, albümde Nevâ Kâr'la birlikte Itrî'nin 9 eserini seslendiriyor.
Nevâ Kâr, bestesi kadar Şirazlı Hâfız'a ait güftesiyle de önem taşır. Güftesi Hâfız Divanı'ndaki iki farklı Farsça gazelden alınarak meydana getirilen eser, söz ve sesin iki büyük üstadının; Hâfız ve Itrî'nin buluşması gibidir. Abdülbaki Gölpınarlı, Nevâ Kâr'ın güftesini şöyle tercüme eder: "İşretin gül fidanı yeşerip yetişmekte, gül yanaklı sâkî hani? / Bahar yeli esmekte, lezzetli, zevkli şarab nerde?/ Her yeni gül, bir gül yüzlüyü andırıp duruyor/ Fakat söz duyan kulak nerde, kimde ibret gözü var?/ İşret meclisinin gâliyesi yok/ Ey nefesi hoş sabah rüzgârı, sevgilinin misk kokulu zülfü nerede?/ Ey kutsî güzel, nikâbını kim açar?/ Ey cennet kuşu, sana kim yem ve su verir?"
Ahmed Hamdi Tanpınar, Türk musikisinin üç büyük eser üzerinde gelişmesini gerçekleştirdiğini söyler: Abdülkadir Meragî'nin Segâh Kâr'ı, Itrî'nin Nevâ Kâr'ı ve Dede Efendi'nin Ferahfezâ Ayini. Tanpınar'a göre bu üç eser, medeniyetimizin üç ayrı çehresinin yanı sıra bütün bir tarihi de verirler. Her şeyi bulmuş gibi görünen birincisinde, garip bir tokluk ve arkaizm, sadece bir zenginliği gösterir. Nevâ Kâr'da eşyanın yerli yerine oturduğu, kurulmuş ve kendisini de idrak etmiş bir medeniyetle karşılaşılır. Üçüncüsünde ise bir inkıraz devrinin acısı hissedilir. "Batan bir güneşin son ışıklarına benzeyen Nevâ Kâr, bu üç eserin arasında bir merkez gibidir."
'Itrî / Bir Medeniyetin Bestekârı' albümünün Zeytinburnu Belediyesi tarafından yayınlanması da tesadüfî değil. Itrî merhumun, Câmî Ahmed Dede'nin şeyhliği günlerinde pazartesi ve perşembe günleri bugün Zeytinburnu Belediyesi sınırları içinde olan Yenikapı Mevlevîhanesi'ne devam ettiği biliniyor. Rast Nât-ı Mevlânâ ile Segâh Mevlevî Ayin-i Şerîfi de Mevlevî kültürüne onun tarafından hatıra bırakılmış. Bu bilgileri göz önünde bulundurunca albüm, yaşadığımız coğrafyada günümüzde söz sahibi olanların kökleriyle hemhal olmalarının ve vefa borcunu ödemelerinin de bir göstergesi. Yalçın Çetinkaya'nın genel sanat yönetmenliğini yaptığı albümün kitapçığındaki metinleri Nuran Ürkmez kaleme almış. Kitapçıkta, Itrî ve dönemi etraflıca anlatılıyor.
Nevâ Kâr, bestesi kadar Şirazlı Hâfız'a ait güftesiyle de önem taşır. Güftesi Hâfız Divanı'ndaki iki farklı Farsça gazelden alınarak meydana getirilen eser, söz ve sesin iki büyük üstadının; Hâfız ve Itrî'nin buluşması gibidir. Abdülbaki Gölpınarlı, Nevâ Kâr'ın güftesini şöyle tercüme eder: "İşretin gül fidanı yeşerip yetişmekte, gül yanaklı sâkî hani? / Bahar yeli esmekte, lezzetli, zevkli şarab nerde?/ Her yeni gül, bir gül yüzlüyü andırıp duruyor/ Fakat söz duyan kulak nerde, kimde ibret gözü var?/ İşret meclisinin gâliyesi yok/ Ey nefesi hoş sabah rüzgârı, sevgilinin misk kokulu zülfü nerede?/ Ey kutsî güzel, nikâbını kim açar?/ Ey cennet kuşu, sana kim yem ve su verir?"
Ahmed Hamdi Tanpınar, Türk musikisinin üç büyük eser üzerinde gelişmesini gerçekleştirdiğini söyler: Abdülkadir Meragî'nin Segâh Kâr'ı, Itrî'nin Nevâ Kâr'ı ve Dede Efendi'nin Ferahfezâ Ayini. Tanpınar'a göre bu üç eser, medeniyetimizin üç ayrı çehresinin yanı sıra bütün bir tarihi de verirler. Her şeyi bulmuş gibi görünen birincisinde, garip bir tokluk ve arkaizm, sadece bir zenginliği gösterir. Nevâ Kâr'da eşyanın yerli yerine oturduğu, kurulmuş ve kendisini de idrak etmiş bir medeniyetle karşılaşılır. Üçüncüsünde ise bir inkıraz devrinin acısı hissedilir. "Batan bir güneşin son ışıklarına benzeyen Nevâ Kâr, bu üç eserin arasında bir merkez gibidir."
'Itrî / Bir Medeniyetin Bestekârı' albümünün Zeytinburnu Belediyesi tarafından yayınlanması da tesadüfî değil. Itrî merhumun, Câmî Ahmed Dede'nin şeyhliği günlerinde pazartesi ve perşembe günleri bugün Zeytinburnu Belediyesi sınırları içinde olan Yenikapı Mevlevîhanesi'ne devam ettiği biliniyor. Rast Nât-ı Mevlânâ ile Segâh Mevlevî Ayin-i Şerîfi de Mevlevî kültürüne onun tarafından hatıra bırakılmış. Bu bilgileri göz önünde bulundurunca albüm, yaşadığımız coğrafyada günümüzde söz sahibi olanların kökleriyle hemhal olmalarının ve vefa borcunu ödemelerinin de bir göstergesi. Yalçın Çetinkaya'nın genel sanat yönetmenliğini yaptığı albümün kitapçığındaki metinleri Nuran Ürkmez kaleme almış. Kitapçıkta, Itrî ve dönemi etraflıca anlatılıyor.
Yorumlar
Yorum Gönder