Ana içeriğe atla

İz Yusuf Kaplan


İnsan, iz'i unuttu: İz'in kendisi olduğunu unuttuğu için hem iz'i unuttu, hem de kendi izi'ni; kendisini yani.

Uykuyu da unuttu insan. Oysa uyku, iz'in hem gizlenme hâl'i, hem de izlenme ve izsürme mahall'idir: Uyku hâli, kişinin hayattan çekilmesi değil, ilâhî kudretin eliyle, rüya'ya dalarak rü'yet / görme imkânı yakalaması, hayatı kendine çekmesi ve seyretmesidir: İnsanın kendinden geçerek kendine gelmesi: Hakikat'e erme imkânına erişmesi.

İnsan, uyanıkken unutur, uyku'dayken hatırlar. Çünkü uyku, insanın uyanıklık hâlidir: İnsan uykuya dalınca uyanır: Kalp gözü açılır: Ruhu, insanı, uykuda yakalar ve uykuda "at"ına "bindirerek" inanılmaz bir yolculuğa çıkarır.

Uyku, insanın yolculuk hâlidir: Çünkü uyku, ölüm'ün ön-hâli, bir tür ölüm provası mahall'idir. "Ölmeden önce ölmek", ilkin ve her gün uyku'yla ve uyku'da gerçekleşir.

***

Uyku, bir görme biçimidir; kalp gözüyle görme biçimi; dolayısıyla hakîkî görme biçimi uyku'dur ve uyku'da gerçekleşir. Uyku, insanın kalbine teslim olmasıdır çünkü. İnsan uykuda ve uykuyla kalbine teslim olunca, ruh, dirilir, kendine gelir ve insanı bambaşka dünyalara ve bambaşka yolculuklara çıkararak kendine getirir.

Uyku, katışıksızdır, saftır, kişinin masumiyet hâlidir; masumiyetinin hayatı, hayat bulma mahalli.

İnsan, uyanınca görme yetilerini de, masumiyetini de yitirir. Hakîkî görme yetilerinin yerini taklîdî görme biçimleri alır: Kalbinde ziyade, kalıbı devrededir artık. Kalbi değil, kalıbı devreder daha çok. Kalp, yerini, kalıba devrettiği içindir ki, hayat çekilmezleşir, hayatı çekilmez kılar insan.

İnsan uyanınca, kalbinin değil, kalıbının adamı olmaya yeltenir ve kalıbına yenilir büyük ölçüde. Böylelikle, uykudayken devrede olan izsürme hâli, uyanınca, iz bırakma mesaisi'ne ve hâl-i pür melâl'ine terk eder yerini.

***

İz bırakma kaygısı, insanın hakikatin izini yitirmesiyle ve kendi izini kaybetmesiyle sonuçlanır. Kendi yolunu şaşırmasıyla... Ve başkalarının yolunu kuşatmasıyla ve kapatmasıyla aynı zamanda da.

İz bırakma çabası, unutulmama kaygısının ürünüdür; ama paradoksa bakın ki, iz bırakma kaygısının ürünü ise, unutmaktır; başkalarının izini silmek, kendi izini dikmek, yerleştirmek, başkasını, başkasının izini yerinden etmek, başkasına yer vermemektir.

Bu nedenle, iz bırakma kaygısı, nisyan'dır aslında: Nisyan, isyan'ın dölyatağıdır. İsyan, hep ölü doğumlara gebedir; ölümcül ve öldürücü oluşumlara... Çünkü iz bırakma kaygısı güden kişi, "olduğunu" düşünür; her şeyi kavradığını... Ama yaptığı işin, iz silmek olduğunu göremez: Kalbi değil, kalıbı devrededir artık: Hakikat'in izini silmiş, kendi izini hakikat yerine yerleştirmiş, böylelikle her şeyi "kendi"yle ve "kendinde bitirmiş"tir çünkü.

O yüzden, iz bırakma kaygısı ile hareket eden kişi, her şeyi kendisinin yaptığını düşünür: Sahibi olduğu bilgi, kesbî bilgidir yalnızca.

***

Oysa iz sürme kaygısı, olduğunu değil, henüz olamadığını, olması için bir yola revan olması, bir mesafe katetmesi gerektiğini düşünen, sürekli oluş hâlinde, yolda olan kişinin kaygısıdır.

Oluş hâlinde olan kişi, hiçbir zaman, "olduğunu", her şeyi kavradığını düşünmez: Olgunlaşma çabası ile kemâl merdivenlerini tırmanır birer birer: Kemâl merdivenlerini tırmandıkça, hayreti artar, kalp gözü açılmaya başlar; vehbî bilgi, bilinemezlerin ve görünemezlerin dünyalarında leziz ve doyumsuz bir seyahate çıkarır kişiyi...

***

Nisyan, unutmaksa; isyan da unutmayı unutmaktır. Modernlik, bir nisyan hâlidir: Unutma hâli. Postmodernlikse, isyan hâli: Unutmayı unutmak.

Hakikat, hatırlamak'tır; iz'i hatırlamak, yaratılış'ın izi'ni ve varoluş'un giz'ini. Hatırlamak, insan'dır aslında: İnsan sadece hatırlayan bir varlık değildir; aynı zamanda hatırlatan bir varlıktır: Öyleyse insan, hatırlamak demektir.

İnsan hakikat'tir: Hakk'ın hakikati: Bütün hakikatler insanda dercedilmiş, setredilmiş ve tecellîye hazır hâle getirilmiştir.

***

İnsanın nazarı Hakk'a dönükse, hakikat'e kapı açabilir ve hakikatin kapısını açabilir. İnsanın nazarı Hakk'a nâzırsa ilim kapıları; Hakk'a hâzırsa irfan kapıları, Hakk'a mazharsa hikmet kapıları açılır.

İz, siz'siniz: İzsiz'seniz, o hâlde, izinizi nerede yitirdiğinizi biliniz, bilebilmelisiniz.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İsmet Özel’in Erbain Den Alıntılar

Çözülmüş Bir Sırrın Üzüntüsü Sözlerimin anlamı beni ürkütüyor böylesine hazırlıklı değilim daha. Bilmek. Bu da ürkütüyor. Gene de biliyorum: Kapanmaz yağmurun açtığı yaralar çocuklarda. Üç Frenk Havası 1. Capriccio Alum Gülünç bir ölümle öldü deniyor Max Stirner için çünkü mahvına sebeb nihayet bir sinektir ama Fanya Kaplan nasıl öldü diye sorarsak sanırım işimiz fazlasıyla ciddileşir. *** 2.Alum Cantabile Ben ne büyük bir dalgınlıkla bakmış olmalıyım ki hayata görmedim orda çinko damlar ve plastik sürahilerin tanrısını yerime yadırgadım yerim olmadı zaten kendi mezarımdan başka çılğının biri sanılmaktan sakınmaya vaktim olmadı durmadanbeyaz bir aygırla taşardım derin göllerden bir gebe kısrakla kaçardım derin ormanlara güneşin zekasıyla doymak isterdim kaba solgun kağıtlar sunardı şehrin insanı ban Tahrik yürek elbet acıyor esvap deği...

Hatırı Sayılır Sözler

Hatırı sayılır sözler   Aşk ruhların çeşitli yaratıkların arasında bölünmüş parçalarının birleştirilmesi demektir. İbnihazm * Gemisini kurtardığı için kaptan olmayı hak ettiğini düşünen kişiler bireyciliği göklere çıkardılar. Bunu yapmış olmakla da tarihteki en hastalıklı adlandırmayı gerçekleştirdiler. İsmet Özel * Açlık yıllarında ölenleri açlık öldürmez onları alışmış oldukları tokluk öldürür İbni Haldun * Konuşmak ihtiyaç olabilir ama susmak sanattır. Goethe * Düşünce özgürlüğünün olmaması, insanların düşüncelerini söyleyememesi değildir. Düşünce özgürlüğünün olmaması insanların düşünememesidir. Jean-Paul Sartre * Yaratan'ın karşısına bunca büyük yapıtı okumamış olarak çıkmak düşüncesi beni çileden çıkarıyor. Oliver Wendell Holmes * Hayatın en hüzünlü anı, mevsimine kapıldığın kişinin bahçesinde açabilecek bir çiçek olmadığını anladığın andır... Mayakovsky * Yürü, hür maviliğin bittiği son hadde kadar! / İnsan,  âl...

İsmet Özel

Yaşamayı bileydim yazar mıydım hiç şiir?Yaşamayabileydim yazar mıydım hiç şiir?-Yaşama!-Ya bileydim?Yazar: MıydımHiç: Şiir . Münacaat Bu yaşa erdirdin beni,gençtim almadın canımı ölmedim genç olarak ,ölmedim beni leylak büklümlerinin içten ve dışardan sarmaladığı günlerde bir zamandı heves etti m gölgemi enginde yatan o berrak sayfada gezindirsem diye ölmedim, bir gençlik ölümü saklı kaldı bende. Vakti vardıysa aşkın,onu beklemeliydi genç olmak yetmiyordu fayrap sevişmek için halbuki aşk,başka ne olsundu hayatın mazereti demedim dilimin ucuna gelen her ne ise vay ki gençtim ölümle paslanmış buldum sesimi. Hata yapmak  fırsatını Adem’e veren sendin bilmedim onun talihinden ne kadar düştü bana gençtim ve ben neden hata payı yok diyordum hayatımda gergin bedenim toprağa binlerce fışkını saplar idi haykırınca çeviklik katardım gökyüzüne bir düşü düşlere dalmaksızın kavrayarak bulutu kapsayarak açmadan buluta içtekini tanıdım Ademo...