Ana içeriğe atla

Steril muhafazakarlığın kurbanları Akif Emre


Kurban Bayramı bizim coğrafyamızın en şenlikli gösterisidir. Allah için kurban kesmenin anlamı, hikmeti, metafiziği ne olursa olsun dışa yansıyış biçimi tam bir şenliktir. Dinin fert planında olanca derinliğiyle birlikte insan dışı mahluku, bir hayvanı da katarak toplumsala yansıtılarak hayatımızın şenliklenmesi, şenlendirilmesi, yani bayrama dönüşmesi...

Kurbanın sosyalleşmeye, sosyoekonomik fedakarlığa, paylaşıma (tüm bu boyutlarıyla beraber) indirgemeden feda etmeyi, kurban olamayı ve kurban etmeyi içeren hikmetiyle alabildiğine bireyin manevi yıkanmasına işaret eder. Kurban etmeyenin kurban olacağı bir meselesi olabilir mi?
Bunca hikmetine rağmen 'insan teki'nin ve toplum planındaki ilişkilerin şenliklenebilmesi bayram oluşun hikmetiyle birebir alakalı. Akan kanın mikrokosmos planında insan tekine telkin ettiği insanilik, bir can kurban etmenin kendi iç dünyasına akseden içiçe hikmet ve ibret parıltılarına dönüşmez mi... Kurban/lık kesmeyen, kan akıtmayan bireylerin pskolojisi ile kurban kesen, kan akıtan bir toplumun bireyleri arasındaki karakter farkını kim inkar edebilir. Bir zamanlar 'Karın Deşen Jack'ler kurban kesmez' başlıklı yazıda (Göstergeler, İz Yayıncılık) tam da buna işaret etmeye çalışmıştım. Sanılanın aksine acımayı, merhameti, insan kanının kutsiyetini öğütleyen, öğreten bir terbiye yöntemi olarak kurbanın anlamını; kurbandan uzaklaştıkca, kurbanın görünürlülüğü, o şenlikli hali hayatımızdan çekildikçe daha bir idrak ediyoruz.
İbrahim olmanın, İsmail olarak teslim makamında boyun eğmişliğin sınavından geçerek bayrama ermeye çıkılan yolculukta nefsin teslim alınışı, terbiye edilişi... Tüm bu anlam katmanlarından bihaber kan akıtan bir müminin mikro düzeyde şekillenen merhametin sınandığı, küçük ölçekte bir canın alınışına şahit oluşun kişilik oluşumumuzdaki etkisini ancak bu deneyimlerden uzak toplumlarda insan tipiyle kıyaslandığında anlaşılabilir.
Kurban hayatımızdan çekiliyor teker teker... Modernitenin getirdiği hayat şartları, hayatımızı gittikçe kuşatan profan iklim karşısında direnç kaleleri birer birer düşüyor. Bir yanda muhafazakar görüntünün rengi hakim olurken diğer tarafta dinin anlamı ve görünürlüğü hayattan el çektiriliyor.
Başörtüsünün kamusal alanda yer alması gibi bir meselenin mücadelesini verenlerin kurbanı kamusal alandan, hayattan çekip alıyor olmaları bir yanıyla yaman bir çelişki gibi görünebilir. Oysa modernitenin pagan külte dönüşen hayata dair göstergeleriyle kuşatılan bireyin dini olanı hayatta tutma gücü elinden alınmış demektir. Muhafazakarların farketmedikleri de işte bu değil mi?
Kurbana dair, kurbanın görünürlülüğü ve kamusal alandan çekilmesine dair yaşananların nasıl da acısız bir bıçak darbesi şeklinde hayatımızdan koparıldığını bu bayram daha net idrak edebildim. İlkin vekalet kurbanı uygulaması ile, tümüyle paylaşmayı, dünyanın başka köşesindeki Müslümanın yoksunluğunu ruhumuzun derinliklerinde idrak bilinciyle kuşanarak yapılan kurbanlar... Bu paylaşım bilinci, zamanla modern hayatta katlanamadığımız kuban kesme eyleminin ortaya çıakrdığı sorunlarla en meşru yoldan görürlüğünü ötelemeye dönüştürdü. Öyle ya parayı veriyorsunuz ismini bile bilmediğiniz, yeryüzü coğrafyasının hangi köşesindeki Müslümanlarla paylaşıyorsunuz Evrensel ümmet bilincini kuşanmaya yürüdüğünüzde bir tür steril hazza dönüşüyor zamanla. Kurban, bir bakıma hayatımızı sterilleştirmeyi meşrulaştırmaya yönelik bir araçsallığa dönüşüyor farkına varmadan belki de. Oysa bayramın hikmeti olan kurbana tüm boyutlarıyla ne çocuklarınız tanıklık ediyor ne de niçin bayram yapıyor oluşumuzun farkına varabiliyorlar... Yaşanmamış kurbanın, kurban/lık kesiminin adeta gerekçesiz bayramına dönüşüyor.
Müslüman hayatının da sterilleşmesi en genel tezahürü şehirlerimizin kurbanlık görüntülerden mümkün olduğunca yalıtılmasıyla oldu. Muhafazakarlığın modern sterilliği muhafazaya dönüştüğü iktidarları döneminde kurbanın da Kopenhag krtiterlerine uyarlanması gerekti. Medyatik tedhişe kurban edilen kurban kesme görüntüleri, ajite edilerek kurban hayatımızın bir parçası olmaktan çıkarıldı, şehirlerden sürüldü. Artık şehirlerin dışında kurbanlıklara ulaşabileceksiniz, şehrin içine modern görümüne aykırı koku ve görüntü kirliliğine meydan vermeden steril ortamlarda el değmeden kesilip size paketlenmiş et olarak dönecek.
Bahçenizde kurban kesemeyeceksiniz. Çocuklarınız kurban kesseniz bile kan akmasını görmeden 'Karın Deşen Jacklerin kültürü'yle yetişecek.
Hayattan kopuyoruz her geçen gün. Tabiattan, yeşilden, hayvanlardan kopuyoruz. Dokunduklarımız, işittiklerimiz, tattıklarımız çürütüyor bizi. Tabiattan, hayvandan, bitkiden koptuğumuz gibi insandan, komşudan, toplumdan, mahalleden kopuyoruz. Sitelere, gökdelenlere taşınarak yaşadığımız steril hayatlar gibi şehirlerimizi de sterilleştirerek kurbandan koparıyoruz. Şehirlerden, mahallelerden sürülüyoruz aslında. Şehirlerimizi medineden olmaktan sürgüne gönderiyoruz aslında.
Kurbanlıkları sürgüne gönderilmiş, kurbandan sürgün edilmiş şehirlerde yaşıyoruz. İşte bu 'steril muhafazakarlık'...Muhafaza etmesi gereken emanetten sürülmüş, muhafaza edeceklerini sürgüne göndermiş steril muhafazakarlık.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İsmet Özel’in Erbain Den Alıntılar

Çözülmüş Bir Sırrın Üzüntüsü Sözlerimin anlamı beni ürkütüyor böylesine hazırlıklı değilim daha. Bilmek. Bu da ürkütüyor. Gene de biliyorum: Kapanmaz yağmurun açtığı yaralar çocuklarda. Üç Frenk Havası 1. Capriccio Alum Gülünç bir ölümle öldü deniyor Max Stirner için çünkü mahvına sebeb nihayet bir sinektir ama Fanya Kaplan nasıl öldü diye sorarsak sanırım işimiz fazlasıyla ciddileşir. *** 2.Alum Cantabile Ben ne büyük bir dalgınlıkla bakmış olmalıyım ki hayata görmedim orda çinko damlar ve plastik sürahilerin tanrısını yerime yadırgadım yerim olmadı zaten kendi mezarımdan başka çılğının biri sanılmaktan sakınmaya vaktim olmadı durmadanbeyaz bir aygırla taşardım derin göllerden bir gebe kısrakla kaçardım derin ormanlara güneşin zekasıyla doymak isterdim kaba solgun kağıtlar sunardı şehrin insanı ban Tahrik yürek elbet acıyor esvap deği...

Hatırı Sayılır Sözler

Hatırı sayılır sözler   Aşk ruhların çeşitli yaratıkların arasında bölünmüş parçalarının birleştirilmesi demektir. İbnihazm * Gemisini kurtardığı için kaptan olmayı hak ettiğini düşünen kişiler bireyciliği göklere çıkardılar. Bunu yapmış olmakla da tarihteki en hastalıklı adlandırmayı gerçekleştirdiler. İsmet Özel * Açlık yıllarında ölenleri açlık öldürmez onları alışmış oldukları tokluk öldürür İbni Haldun * Konuşmak ihtiyaç olabilir ama susmak sanattır. Goethe * Düşünce özgürlüğünün olmaması, insanların düşüncelerini söyleyememesi değildir. Düşünce özgürlüğünün olmaması insanların düşünememesidir. Jean-Paul Sartre * Yaratan'ın karşısına bunca büyük yapıtı okumamış olarak çıkmak düşüncesi beni çileden çıkarıyor. Oliver Wendell Holmes * Hayatın en hüzünlü anı, mevsimine kapıldığın kişinin bahçesinde açabilecek bir çiçek olmadığını anladığın andır... Mayakovsky * Yürü, hür maviliğin bittiği son hadde kadar! / İnsan,  âl...

İsmet Özel

Yaşamayı bileydim yazar mıydım hiç şiir?Yaşamayabileydim yazar mıydım hiç şiir?-Yaşama!-Ya bileydim?Yazar: MıydımHiç: Şiir . Münacaat Bu yaşa erdirdin beni,gençtim almadın canımı ölmedim genç olarak ,ölmedim beni leylak büklümlerinin içten ve dışardan sarmaladığı günlerde bir zamandı heves etti m gölgemi enginde yatan o berrak sayfada gezindirsem diye ölmedim, bir gençlik ölümü saklı kaldı bende. Vakti vardıysa aşkın,onu beklemeliydi genç olmak yetmiyordu fayrap sevişmek için halbuki aşk,başka ne olsundu hayatın mazereti demedim dilimin ucuna gelen her ne ise vay ki gençtim ölümle paslanmış buldum sesimi. Hata yapmak  fırsatını Adem’e veren sendin bilmedim onun talihinden ne kadar düştü bana gençtim ve ben neden hata payı yok diyordum hayatımda gergin bedenim toprağa binlerce fışkını saplar idi haykırınca çeviklik katardım gökyüzüne bir düşü düşlere dalmaksızın kavrayarak bulutu kapsayarak açmadan buluta içtekini tanıdım Ademo...