Ana içeriğe atla

'Bilgi'nin Sırrı İbn Arabî


'Bilginin sırrı, diğer isimleri değil, 'Allah' ismini bilenlerin hakikatidir. 'Allah' ismini bilmenin sırrı, kendisine aidiyeti yönünden bir hakikatin hükmüyle zıtları birleştirmektir. Aynı şey, kendisine nispet edilen zıddı bulunan her şey için geçerlidir. Bu sır, ancak içinde onu bulanın ve kendisiyle nitelenenin anlayabileceği bir sırdır. Böylelikle kendisi hakkında verdiği bir hükmün (gereği olan durumun) zıddıyla kendisi hakkında hüküm verir. İkinci hükmü de, zıddının hükmüyle -yoksa başka bir nispet veya izafet yönünden değil- verir. Bu nedenle, Allah (zıtlara göre hüküm vermeyi) bilginin sırrı yapmıştır.'
'Bilgi, delilden meydana gelen bütün bilgilerdir. Çünkü bilgi (ilm), alamet kelimesinden türetilmiştir. Bu nedenle, eşyayı bilmek Allah'a izafe edilmiştir. Çünkü Allah, kendisini bilmiş, böylelikle de âlemi bilmiştir. Öyleyse Allah, âlemin varlığına delil ve alâmettir. Aynı şekilde, âlem de, kendisini bilirken Allah'a alâmettir. Bu durum, Hz. Peygamber'in 'kendini bilen Rabbini bilir' hadisinde dile getirildi. Böylelikle Peygamber, senin O'na bir delilin olduğunu belirtmiştir ve bu sayede O'nu bilirsin. Aynı şekilde, O'nun zâtı, O'nun senin hakkındaki delilindir. Binaenaleyh Allah seni bilmiş ve bu sayede seni yaratmıştır. Bu, sadece Allah'ı bilebilenlerin anlayabileceği bilginin gizli sırrıdır.'
HAL SIRRI
'Hak, kulun gözü, kulağı ve bilgisi olunca, Hakk'ı O'nunla bilirsin, Hakk'ı kendisine delil ve alamet yaparsın. İşte bu da, hâl sırrıdır. Hz. İsa, topraktan inşa ettiği sûrete bu sırdan üflemiş, o da kuş olmuştu. Hz. İbrahim'in kuşları çağırması, bu bilgi sırrıyla gerçekleşmiş, onlar da 'koşarak' gelmişlerdi. Çünkü 'benim iznimle' sözünde âmil olan şey, 'üfler' sözüdür. Öyleyse o, hâl sırrıdır. […] Bilgi sırrı, hâl sırrından yetkindir. Çünkü bilgi sırrı Allah'a aittir ve İbrahim'de ortaya çıkan oydu. Çünkü İbrahim, kuşları çağırmaya bir şey eklememiş, (sözgelişi) 'üfleme' zikretmemişti. Öyleyse onun sözü 'bir şeyi irade ettiğimizde ona sözümüz ol olur, o da olur' idi. Hâl sırrı ise ancak yaratıkların niteliklerinden olabilir. Öyleyse bilgi sırrı, daha tam ve hükmü daha yaygındır. Binaenaleyh hâl, bilginin bildiklerinden birisi ve onun kapsamı altında bulunanlardandır. […] Öyleyse üstünlük ancak bilgiye ait olabilir.'
HAKİKAT SIRRI
'Hakikat sırrı ise, bilginin bilenin zatına ilave bir durum olmadığını bilmekten ibarettir. O, eşyayı zatıyla -yoksa zatından farklı veya ona ilave bir (bilgiyle) değil- bilir. O halde hakikat sırrı, hakikatin (veya zatın) ve hükmün farklı olduğunu verir. Hâl sırrı ise karıştırır ve hâl sırrıyla konuşan kimse 'Ben Allah'ım (Ene'llah)', 'kendimi tenzih ederim (Sübhânî)', 'ben istediğimim, istediğim de bendir' der. Bilgi sırrı ise bilen ile bilgi ile bileni ayırt eder. Binaenaleyh bilgi'nin sırrıyla bilirsin ki, Hakk, senin duyman, görmen, elin ve ayağındır. Bununla birlikte onların her biri işlevini yerine getirir ve eksiktir. Sen ise O'nun aynı değilsin. Hâl sırrıyla ise, Hakk, hâl yönünden senin duyman -aynı zamanda bütün güçlerin- olmuşsa, duyman âlemdeki tüm duyulanlara işler. Hakikat sırrıyla ise, var olanların ancak Allah'a ait olduğunu ve hâlin bir etkisinin olmadığını öğrenirsin. Hakikat böyle bir şeyi kabul etmez. Çünkü sebep, kendisi var olsa bile, (varlığı kendisine bağlı olmayan bir şey anlamında) bir hâldir, dolayısıyla etkisi sâbit değildir.'.
Alıntılar, Fütûhât-ı Mekkiyye'nin (Litera Yayıncılık / çev. Ekrem Demirli) 9. cildinin 193-195 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İsmet Özel’in Erbain Den Alıntılar

Çözülmüş Bir Sırrın Üzüntüsü Sözlerimin anlamı beni ürkütüyor böylesine hazırlıklı değilim daha. Bilmek. Bu da ürkütüyor. Gene de biliyorum: Kapanmaz yağmurun açtığı yaralar çocuklarda. Üç Frenk Havası 1. Capriccio Alum Gülünç bir ölümle öldü deniyor Max Stirner için çünkü mahvına sebeb nihayet bir sinektir ama Fanya Kaplan nasıl öldü diye sorarsak sanırım işimiz fazlasıyla ciddileşir. *** 2.Alum Cantabile Ben ne büyük bir dalgınlıkla bakmış olmalıyım ki hayata görmedim orda çinko damlar ve plastik sürahilerin tanrısını yerime yadırgadım yerim olmadı zaten kendi mezarımdan başka çılğının biri sanılmaktan sakınmaya vaktim olmadı durmadanbeyaz bir aygırla taşardım derin göllerden bir gebe kısrakla kaçardım derin ormanlara güneşin zekasıyla doymak isterdim kaba solgun kağıtlar sunardı şehrin insanı ban Tahrik yürek elbet acıyor esvap deği...

Hatırı Sayılır Sözler

Hatırı sayılır sözler   Aşk ruhların çeşitli yaratıkların arasında bölünmüş parçalarının birleştirilmesi demektir. İbnihazm * Gemisini kurtardığı için kaptan olmayı hak ettiğini düşünen kişiler bireyciliği göklere çıkardılar. Bunu yapmış olmakla da tarihteki en hastalıklı adlandırmayı gerçekleştirdiler. İsmet Özel * Açlık yıllarında ölenleri açlık öldürmez onları alışmış oldukları tokluk öldürür İbni Haldun * Konuşmak ihtiyaç olabilir ama susmak sanattır. Goethe * Düşünce özgürlüğünün olmaması, insanların düşüncelerini söyleyememesi değildir. Düşünce özgürlüğünün olmaması insanların düşünememesidir. Jean-Paul Sartre * Yaratan'ın karşısına bunca büyük yapıtı okumamış olarak çıkmak düşüncesi beni çileden çıkarıyor. Oliver Wendell Holmes * Hayatın en hüzünlü anı, mevsimine kapıldığın kişinin bahçesinde açabilecek bir çiçek olmadığını anladığın andır... Mayakovsky * Yürü, hür maviliğin bittiği son hadde kadar! / İnsan,  âl...

İsmet Özel

Yaşamayı bileydim yazar mıydım hiç şiir?Yaşamayabileydim yazar mıydım hiç şiir?-Yaşama!-Ya bileydim?Yazar: MıydımHiç: Şiir . Münacaat Bu yaşa erdirdin beni,gençtim almadın canımı ölmedim genç olarak ,ölmedim beni leylak büklümlerinin içten ve dışardan sarmaladığı günlerde bir zamandı heves etti m gölgemi enginde yatan o berrak sayfada gezindirsem diye ölmedim, bir gençlik ölümü saklı kaldı bende. Vakti vardıysa aşkın,onu beklemeliydi genç olmak yetmiyordu fayrap sevişmek için halbuki aşk,başka ne olsundu hayatın mazereti demedim dilimin ucuna gelen her ne ise vay ki gençtim ölümle paslanmış buldum sesimi. Hata yapmak  fırsatını Adem’e veren sendin bilmedim onun talihinden ne kadar düştü bana gençtim ve ben neden hata payı yok diyordum hayatımda gergin bedenim toprağa binlerce fışkını saplar idi haykırınca çeviklik katardım gökyüzüne bir düşü düşlere dalmaksızın kavrayarak bulutu kapsayarak açmadan buluta içtekini tanıdım Ademo...