Ana içeriğe atla

Mehmed Akif M. Kemal’i nasıl bilirdi?


Mehmed Akif M. Kemal’i nasıl bilirdi?
Mehmed Akif Ersoy Üstün Hizmet Ödülü’nü alan Ertuğrul Düzdağ, Akif üzerine verdiği konferansta İslamcılık ile ilgili de orijinal tespitler yaptı..
M. Ertuğrul Düzdağ

Geçtiğimiz günlerde Bağcılar Mehmed Akif Ersoy Kültür Merkezi’nde bir ödül töreni ve akabinde bir konferans gerçekleştirildi. Bağcılar belediye başkanı Lokman Çağrıcı, İstanbul milletvekiliFeyzullah Kıyıklık ve İstanbul valisi Hüseyin Avni Mutlu’nun kısa selamlama konuşmalarıyla başlayan tören, Milli Eğitim Bakanı Prof. Dr. Ömer Dinçer’in konuşması ve araştırmacı yazarErtuğrul Düzdağ’a “Mehmed Akif Ersoy Üstün Hizmet Ödülü”nü takdim etmesiyle devam etti.
O bir Kur’an şairidir
Milli Eğitim Bakanı Prof. Dr. Ömer Dinçer, yapmış olduğu konuşmasında şunları söyledi: ”Mehmed Akif büyük bir şair ve mütefekkirdir. Eylem ve dava adamıdır. Aynı zamanda inandığı gibi yazmış, yazdığı gibi yaşamış bir örnek insandır. Akif’in iki mukaddesinden biri dil, biri de din olmuştur. Onu bizler yalnızca istiklal Marşı şairi olarak değil, aynı zamanda bir Kur’an şairi, bir Safahat şairi olarak da anıyoruz. Her ne kadar; ‘Sessiz yaşadım, kim beni nereden bilecek’ dese de, bu dervişâne tavrın sahibine duyulan muhabbetin en dokunaklı örneği şairin cenaze merasimidir.”
Ertuğrul Düzdağ titiz bir araştırmacı
Mehmed Akif Ersoy ile ilgili bazı yazarların görüşlerini de nakleden Bakan Dinçer, araştırmacı yazar Ertuğrul Düzdağ ile ilgili olarak şunları söyledi: “Neredeyse bütün ömrünü Mehmed Akif’i anlamaya ve onu yeni kuşaklara nakletmeye vakfeden sayın Ertuğrul Düzdağ’ın titiz bir araştırmacı ve edebiyatçı olarak birçok eseri bulunsa da, biz onu daha çok başucu kitapları yaptığımız Akif üzerine çalışmalarıyla tanıyoruz. Mehmet Akif Ersoy Üstün Hizmet Ödülü’nün ilkinin sayın Ertuğrul Düzdağ Bey’e takdim edilmesi bir hakkın yerine getirilmesidir. Kendilerini en içten dileklerimle tebrik ediyorum. Bir okur olarak da kaleme aldığı değerli eserlerinden dolayı teşekkür ediyorum.”
Sırat-ı Müstakim’in ikinci cildi çıktı
Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer’in Ertuğrul Düzdağ’a ödül takdiminden sonra, Mehmed Akif Ersoy’un hayatı ve fikirleri konulu bir konferans vermek üzere Ertuğrul Düzdağ sahnedeki yerini aldı. “Sevdama kavuştum” diyerek söze başlayan Ertuğrul Düzdağ, geçen sene ilk cildi basılan Sırat-ı Müstakım’in bu sene ikincisinin çıktığını söyledi ve izleyicilere bu eserleri göstererek onlar hakkında bazı bilgiler verdi. (Keşke bu kitapları Bağcılar Belediyesi prestij kitaplar olarak bakanlara, milletvekillerine ve devlet büyüklerine hediye etmek yerine, bu kitaplarla ilgilenen ve okuyup yazmış kimselere ulaştırsa daha hayırlı olur diye düşünüyoruz.)
Şapkaya isyan edene kadar alfabeye isyan edilseydi!
Bugün maalesef Sırat-ı Müstakim’in dilini anlayan insanların hemen hemen kalmadığını söyleyen Ertuğrul Düzdağ, yüz sene içerisinde konuştuğumuz dilin nasıl değiştiğini düşünmemiz gerektiğini söyledi. Harf inkılabının bu milletin tarihinde büyük hasarlara yol açtığını söyleyen Ertuğrul Düzdağ, sözlerine şöyle devam etti: “Merhum Mahir İz Hocamız biliyorsunuz Mehmet Akif’in talebesi ve arkadaşı idi. Onun dediği şu idi: ‘Bu millet şapkaya isyan etti. Hâlbuki harflerin değiştirilmesine isyan etmek lazımdı.’ Şapkanın bir değeri yoktu, bugün şunu giyersiniz yarın öbürünü giyersiniz ama bir milletin alfabesi değişirse onun bütün geçmiş kültürü ile alakası kesilir ve yepyeni bir ulus meydana getirilir.”
Dil ve din kavramlarının çok önemli iki kavram olduğunu söyleyen Düzdağ, bu konuda şunları söyledi: “Dil olmadan din olmaz. Dil devrimi, din ile alakamızı kesip yeni bir dünyaya adım atmamızı sağlamak için yapıldı. Ama o dünya bize uygun muydu? Değildi. Olmadığı için de bugünlere geldik. Lokomotif başka yere gider, vagonlar başka yere gider. Şimdi inşallah lokomotifle vagonlar aynı hedefe doğru gitmeye başladı. Fakat yol arızalı. Sabotajlar falan var, onları gidermek lazım.”
İslamcılık siyasi bir hareket değildir
Ertuğrul Düzdağ, Mehmed Akif üzerine uzun yıllar çalışmış bir araştırmacı olarak İslamcılık ile ilgili de bazı orijinal tespitlerini paylaştı. Bu konuda söz söyleme yetkinliğine sahip isimlerin başında gelen Ertuğrul Düzdağ şunları söyledi: “Bundan birkaç ay önce bir İslamcılık tartışması yapıldı. Hatta yazılanları bir dosyaya koydum. Çok sathî idi, çok siyasi idi. Ve İslamcılıkla da alakası yoktu. İslamcılık siyasi bir hareket değildir. İslamcılık dinî bir harekettir. Bu hareketin içinden bazı insanlar çıkıp siyaset yaparlar. İslamcı hareket İslam ahlakını kaybetmiş Müslümanlara İslam ahlakını yaşatma düşüncesidir. ‘Müslümanlık kâfi değil miydi’ deniliyor. Kâfi gelmedi. Milyonlarca Müslüman var ama bakıyorsunuz İslam ahlakını yaşamıyor. Şu durumda Müslümanların içinden aydın bir grup çıktı ve dedi ki; ‘Müslümanlar içinde İslamiyet’i öğretelim, beraberinde de ahlaklı yaşamayı öğretelim.’ İşte bu harekete İslamcılık dendi.
Eşref Edip’in 1937 veya 1938’de çıkan Mehmed Akif adlı büyük bir kitabı var. Bu kitabı Beyan Yayınları yeniden bastı. Orada Nevzat Ayaz Bey’in ‘Akif ve İslamcılık’ diye bir yazısı var. Bunun içinde Akif Bey’in İslamcılığı anlatıldıktan sonra kısa bir özet var; orada diyor ki: ‘Hülasa olarak İslamcılık şudur: Evvela Müslümanları İslam ahlakına getirmek. Sonra Müslüman milletler arasındaki tesanütü yani yardımlaşmayı temin etmek.’ İşte bu kadar... Çok fazla dallandırıp budaklandırmaya lüzum yok. İslam çok sade bir dindir, inanırsın amel edersin. Bir yere çıkıp saatlerce İslamcılığı konuşup sonra namazı kaçırmak mesela, bu İslamcılık değil. Bunlar ümmet-i Muhammed’i oyalıyor.”
Mehmed Akif isyancıları yatıştırdı
Mili Mücadele yıllarında isyan çıkması muhtemel yerlerde Mehmed Akif’in vaaz vererek Milli Mücadeleyi desteklediğini söyleyen Ertuğrul Düzdağ, Akif’in milletvekili seçilmesi ile ilgili de şunları söyledi: “O zaman Konya’ya bağlı olan Burdur’dan birisi milletvekili adaylığından çekilince M. Kemal; ‘Onun yerine Akif Bey’i seçin’ diyor. Bigalıların bundan haberi yok, onlar da Akif’i seçiyor. Hem Burdur’da hem Biga’da Akif Bey en yüksek oyu alan adam oluyor. Akif Bey Burdur milletvekili oluyor.”
Zeynel Abidin Efendi isyan etti
Milli Mücadele yıllarındaki Konya isyanı ile ilgili olarak da bazı hususları dile getiren Ertuğrul Düzdağ, bu konuda şunları söyledi: “Konya’da iki kere isyan çıktı. Ali Ulvi Kurucu Bey’in hatıralarını okuyanlar varsa orada Şeyh Zeynel Abidin Efendi var, Meclis-i Mebusan’da da Konya milletvekili bu zat. İsyanların tahrikçisi bu zattır. Ali Ulvi Bey’in babasının şeyhi olduğu için, Ali Ulvi Bey Zeynel Abidin Efendi’yi ve etrafındakileri metheder. Tabi şahsi olarak, kabiliyetli, faziletli insanlardır ama siyasi olarak hata etmişlerdir. Dindar insanların teşvik etmesi dolayısıyla Konya isyanına veya Ankara’daki hükümetin birkaç sene sonra İslam karşıtı devrimler yapacağını ileriye doğru düşünmek ve bu isyanı tasvip etmek yanlıştır. Çünkü İngiliz altınları ile çıkıyordu bu isyanlar. Çünkü milli mücadelede birlik olmak zorundaydık. İkinci isyan sırasında Akif Bey oraya da gidiyor. Akif Bey dindar, Sebülü’r Reşad başyazarı falan ama Konyalılar aldırmıyorlar. İsyan yine maalesef çıkıyor. Ondan sonra Konya’ya büyük zulüm yapıldı, binlerce insan asıldı. Hiç suçu olmayan insanlar da kazara zarar gördü. Bir işe kalkışırken vereceğimiz zararı düşünmemiz lazım.”Mehmed Akif
Mehmed Akif’in Mustafa Kemal ile arası nasıldı?
Bu sözleri dinleyince aklımıza “Mehmed Akif’in Mustafa Kemal ile arası nasıldı” sorusu geliyor. Mili mücadeleyi destekleyen Mehmed Akif’in Mustafa Kemal’in isteği ile milletvekili seçilmesi ve Akif’in dindar kimliği ile isyankârları yatıştırmasına bakılacak olursa başlangıçta bu ikisinin arasında bir uyum olduğu anlaşılıyor. Fakat meselenin bu kadar basit olmadığını, başka tarihî gerçeklerin de hesaba katılması gerektiğini de söylemek durumundayız.
Ertuğrul Düzdağ’ın şu sözleri bu konuda daha sağlıklı düşünmemize katkı sağlayacaktır: “M. Kemal’e çok muhalif olan son Osmanlı Şeyhülislamı Mustafa Sabri Efendi, Mehmed Akif Kahire’ye gelince ona diyor ki: ‘Akif Bey, bizi çok yalnız bıraktınız. Gidip Ankara’ya katıldınız.’ Akif Bey kısa ve öz konuşan bir adam; şöyle diyor: ‘Papulas’a tercih ettik.’ Papulas, Yunan başkomutanı, ya Yunan gelecek ya M. Kemal’le birlikte kurtuluşa çalışacaksınız. Öbürünü tercih etmek mümkün mü? O kadar.”
Ertuğrul Düzdağ bu konuda ayrıca şunları söyledi: “M. Kemal’in sekreteri Yusuf Hikmet BayurAfganistan’a elçi olarak gönderildiğinde Kahire’den geçiyor. Milli Mücadele esnasında Tacettin Dergâhı’na gelip Akif’le sohbet etmiş birisi... Diyor ki Yusuf Hikmet Bayur; ‘Akif Bey’in Mustafa Kemal’e karşı pek sempatisi olmadığını biliyordum. Bir gün; ‘Enver Paşa ile M. Kemal’i nasıl bilirsiniz’ diye sordum. Akif Bey; ‘Enver’in ahlakı, M. Kemal’in askerliği’ dedi.”
Bazı kellelerin gideceğini söyledi
Ertuğrul Düzdağ’ın bu sözlerinden anlaşılıyor ki Mehmed Akif, M. Kemal’e sempati duymamakla birlikte vatanın selameti için onun başında olduğu Milli Mücadeleyi desteklemiştir. Öyle ki dindar kimliği ile isyanların bastırılmasında çok önemli faydaları söz konusudur. Fakat sonradan Mehmed Akif’in Mısır’a gitmesine sebep olacak bir süreç yaşanmıştır.
Bu süreç hakkında Ertuğrul Düzdağ şunları söyledi: “Milli Mücadele sona ermeden 1922 başlarında rejimin değişeceği anlaşıldı. Yani yeni bir rejim gelecek Türkiye’ye. Bunun için herkes fikrini beyan ediyor, münakaşalar yapılıyor. Tabi büyük telkinler var dünya devletleri tarafından. İlk olarak mecliste Trabzon milletvekili Ali Şükrü Bey öldürüldü. Samsun milletvekili Rıza Nur’un hatıralarını okursanız onu kimin öldürttüğünü anlarsınız. Ali Şükrü Bey öldürülünce işin rengi anlaşıldı. Hilafetin kaldırıldığı toplantıda M. Kemal Paşa mahfelde oturuyor. O zaman onu dinleyen hoca efendiler sarıklı… M. Kemal; ‘Bu kanun çıkacak, yoksa bazı kelleler gidecek’ diyor. Artık siyaset falan yok, kelle davası var, hadi bize eyvallah; herkes çekiliyor meydanı boş bırakıyor.”
Daha sonraki yıllarda din namına konuşan ve yazan kim varsa hepsinin başına bir şeyler gelmesi, bazılarının gerçek yüzünü ortaya koymuş oldu. Mehmed Akif’in arkadaşı Eşref Edip’in de idamla yargılandığını söyleyen Ertuğrul Düzdağ, Mehmed Akif’in Mısır’a gitmekle çok doğru bir iş yaptığını söyledi.
Programın sonunda Ertuğrul Düzdağ Hocamızı ödülden dolayı tebrik ettik ve kendisi ile bir müddet sohbet ettik. Kendisine Cenab-ı Allah’tan hayırlı çalışmalarında kolaylıklar lütfetmesini niyaz ediyoruz.

Aydın Başar haber verdi

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İsmet Özel’in Erbain Den Alıntılar

Çözülmüş Bir Sırrın Üzüntüsü Sözlerimin anlamı beni ürkütüyor böylesine hazırlıklı değilim daha. Bilmek. Bu da ürkütüyor. Gene de biliyorum: Kapanmaz yağmurun açtığı yaralar çocuklarda. Üç Frenk Havası 1. Capriccio Alum Gülünç bir ölümle öldü deniyor Max Stirner için çünkü mahvına sebeb nihayet bir sinektir ama Fanya Kaplan nasıl öldü diye sorarsak sanırım işimiz fazlasıyla ciddileşir. *** 2.Alum Cantabile Ben ne büyük bir dalgınlıkla bakmış olmalıyım ki hayata görmedim orda çinko damlar ve plastik sürahilerin tanrısını yerime yadırgadım yerim olmadı zaten kendi mezarımdan başka çılğının biri sanılmaktan sakınmaya vaktim olmadı durmadanbeyaz bir aygırla taşardım derin göllerden bir gebe kısrakla kaçardım derin ormanlara güneşin zekasıyla doymak isterdim kaba solgun kağıtlar sunardı şehrin insanı ban Tahrik yürek elbet acıyor esvap deği...

Hatırı Sayılır Sözler

Hatırı sayılır sözler   Aşk ruhların çeşitli yaratıkların arasında bölünmüş parçalarının birleştirilmesi demektir. İbnihazm * Gemisini kurtardığı için kaptan olmayı hak ettiğini düşünen kişiler bireyciliği göklere çıkardılar. Bunu yapmış olmakla da tarihteki en hastalıklı adlandırmayı gerçekleştirdiler. İsmet Özel * Açlık yıllarında ölenleri açlık öldürmez onları alışmış oldukları tokluk öldürür İbni Haldun * Konuşmak ihtiyaç olabilir ama susmak sanattır. Goethe * Düşünce özgürlüğünün olmaması, insanların düşüncelerini söyleyememesi değildir. Düşünce özgürlüğünün olmaması insanların düşünememesidir. Jean-Paul Sartre * Yaratan'ın karşısına bunca büyük yapıtı okumamış olarak çıkmak düşüncesi beni çileden çıkarıyor. Oliver Wendell Holmes * Hayatın en hüzünlü anı, mevsimine kapıldığın kişinin bahçesinde açabilecek bir çiçek olmadığını anladığın andır... Mayakovsky * Yürü, hür maviliğin bittiği son hadde kadar! / İnsan,  âl...

İsmet Özel

Yaşamayı bileydim yazar mıydım hiç şiir?Yaşamayabileydim yazar mıydım hiç şiir?-Yaşama!-Ya bileydim?Yazar: MıydımHiç: Şiir . Münacaat Bu yaşa erdirdin beni,gençtim almadın canımı ölmedim genç olarak ,ölmedim beni leylak büklümlerinin içten ve dışardan sarmaladığı günlerde bir zamandı heves etti m gölgemi enginde yatan o berrak sayfada gezindirsem diye ölmedim, bir gençlik ölümü saklı kaldı bende. Vakti vardıysa aşkın,onu beklemeliydi genç olmak yetmiyordu fayrap sevişmek için halbuki aşk,başka ne olsundu hayatın mazereti demedim dilimin ucuna gelen her ne ise vay ki gençtim ölümle paslanmış buldum sesimi. Hata yapmak  fırsatını Adem’e veren sendin bilmedim onun talihinden ne kadar düştü bana gençtim ve ben neden hata payı yok diyordum hayatımda gergin bedenim toprağa binlerce fışkını saplar idi haykırınca çeviklik katardım gökyüzüne bir düşü düşlere dalmaksızın kavrayarak bulutu kapsayarak açmadan buluta içtekini tanıdım Ademo...