Ana içeriğe atla

Modernlik Belâsını Türk Milliyetçiliği Defeder İsmet Özel


Prens Otto von Bismark’ın “Biz Almanlar Allah’tan başka hiçbir şeyden korkmayız” dediğini işittiğiniz zaman sizlerin neler hissedeceğini bilemem; ama ben kendimi iyi bilirim ve tırnak içinde yukarıda zikrettiğim sözleri işittiğim zaman kendimi derhal bir Alman gibi hissederim. Çünkü, şu hayretler uyandıran yeryüzünde Allah’tan başka hiçbirşeyden korkmaz insanların mevcudiyetinden bahsedilmesi benim arayıp da bulamadığım bir şeydir. Dünyada içinde Allah korkusu barındıran insanlardan birkaçı kaldı ise, benim Âdem ahfadından biri olarak yerimi onların arasında aramaktan başka çarem olmadığını düşünürüm. Düşünür ve böylelikle birçok alçağı tuzağıma düşürürüm. Hakkımda kanaat değiştirme bağlamından başka hüküm yürütemeyen o düdüklerin benim yukarıdaki beyanlarım sebebiyle “Bak, gördün mü, yine değişti; şimdi de Alman oldu” dediklerini işitir gibiyim. Evet, Allah korkusu sayesinde, Allah korkusunun bana kazandırdığı kadarıyla Alman olmak işime gelir. Benim işime gelmeyen, hesabıma uymayan Alman milliyetçiliğidir.

Sıkı Alman milliyetçilerinden birine İsa’nın kim olduğu sualini tevcih edecek olursanız, size büyük bir ihtimalle şöyle diyecektir: “İsa mı? O Yahudilerin en meşhurudur”. Nitekim 28 yaşında vaftiz olan Almanya tutkunu ve Lorelei şairi Heinrich Heine, “Bir Yahudi’nin Hıristiyan itikadına uyması ne kadar da gülünç,” diyesiymiş, “Yahudiler arasından yalnızca birinin Tanrı olduğuna inanmak!..”. Heine vaftiz oldu, zira hukuk tahsil etmişti ve o zamanlar Almanya’da Yahudilerin adliyede görevlendirilmelerine izin yoktu. Heine dar kafalı bir adam olmadığından Hıristiyan oluşunu basit bir meslekî avantaj olarak değerlendirmekle kalması mümkün değildi. Vaftiz edildikten sonra “Avrupa Medeniyeti’ne bir giriş bileti aldım” dedi. Goethe’ye “Ali Baba” yakıştırması yapmaktan da geri durmadı.

Bir anti-Türk, yani gayri-Müslîm ve İslâm düşmanı örgünün mahsulü saymakta tereddüt etmeyeceğimiz Avrupa Medeniyeti ve modernlik her ne kadar birinin diğerini kışkırttığı vakıalarla yapılandırılmışlarsa da, müteradif değillerdir. Avrupa’ya mahsus medeniyet yapısının Kilise ve Aristokrasi gibi iki sütûn yardımıyla dikildiği bilinir. Zadegânın ve papazların himayesinden istifade ile mecut olan Avrupa Medeniyeti aynı zamanda birçok bakımdan asillerle ve rahiplerle zıtlaşan modern medeniyettir. Medeniyet gücünü maneviyat bildiği neyse onu yüceltme tutkunluğundan alır. Halbuki modernlik bütün parlaklığını Kilise karşıtlığına olduğu kadar, aristokratik bağların ötesine geçilmesine borçludur. Gerek medeniyete, gerekse modernliğe hem İbranî-Hıristiyan, hem de Grek-o-Romen kökleri can verdi, veriyor. Bu dört unsuru hep birlikte gözönüne almadan ne medeniyeti, ne de modernliği farklı bir zeminde değerlendirmeğe güç yeter. Medeniyetten ve modernlikten memnun olanlar memnuniyetlerini bu dört unsurdan elde ettikleri, hangisinden ne miktarda kullanmayı tercih ettiklerine kendilerinin karar verdikleri bir halita sayesinde izah edebileceklerdir.

Modern medeniyet rekabet ve cedel kültürünün vazgeçilmezliğini esas saymış ve sadece rakibini idaresi altına alanın canlı kalabileceği bir vasatı beslemiştir. Patron kabul edilen, aynı zamanda başı çeken olma durumundadır. En ileride olan, en yukarıda demektir. Modern medeniyetin geçerli olduğu her saha, bir tesanüd sahası olmaktan çıkar. Modern medeniyet bir yeri işgal ettiyse orada bütün kazancın galip gelene tahsis edildiği bir düzen kurulmuş olur.  Hükümranlık sadece mücadele imkânlarını erişilmez kılmış olana tanınmıştır. Modern medeniyet nazarında Allah korkusu demek kazancı, rekabeti, cedeli belli hududlar içinde kavrar hale gelmenin yolunu açma demektir. Modern medeniyet Allah korkusunun insanlara mağlubiyet yolunu açtığını öğretir.

Galip gelen Tanrı’nın yerini alandır. Kaadir-i mutlak Tanrı tahtından indirilmediği takdirde ne modern, ne de medenî olunabilir. Anahtar kelime mutlakiyettir. Modernliğin, Avrupa Medeniyeti’nin insanlık çerçevesinde kabul görüşü herşeyini mutlakiyete borçludur. Şartlarımız tabiatı dize getirmekle övünen mutlakiyet şartlarıdır. Küfrün tebcil ettiği ilerleme kültürü bir mutlakiyetin yerini alan bir başka mutlakiyet demektir. Kâfirler de en yukarıda en büyük sermayeyi elinde tutanın mutlakiyetine ajanlık eden irili ufaklı tanrılardan başkaları değildir.

Modernliğe ve medeniyete intibak etmediği için, dini denilince milliyeti, milliyeti denilince dini anlaşılan Türk, tarihin akışıyla bu gösterdiğini hâlâ elinde tutuyor. Modern medeniyetin aldığı nefes Türklüğün inkârı suretiyle temin edilmiş atmosferin havasındandır.

İsmet Özel, 22 Eylül 2012

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İsmet Özel’in Erbain Den Alıntılar

Çözülmüş Bir Sırrın Üzüntüsü Sözlerimin anlamı beni ürkütüyor böylesine hazırlıklı değilim daha. Bilmek. Bu da ürkütüyor. Gene de biliyorum: Kapanmaz yağmurun açtığı yaralar çocuklarda. Üç Frenk Havası 1. Capriccio Alum Gülünç bir ölümle öldü deniyor Max Stirner için çünkü mahvına sebeb nihayet bir sinektir ama Fanya Kaplan nasıl öldü diye sorarsak sanırım işimiz fazlasıyla ciddileşir. *** 2.Alum Cantabile Ben ne büyük bir dalgınlıkla bakmış olmalıyım ki hayata görmedim orda çinko damlar ve plastik sürahilerin tanrısını yerime yadırgadım yerim olmadı zaten kendi mezarımdan başka çılğının biri sanılmaktan sakınmaya vaktim olmadı durmadanbeyaz bir aygırla taşardım derin göllerden bir gebe kısrakla kaçardım derin ormanlara güneşin zekasıyla doymak isterdim kaba solgun kağıtlar sunardı şehrin insanı ban Tahrik yürek elbet acıyor esvap deği...

Hatırı Sayılır Sözler

Hatırı sayılır sözler   Aşk ruhların çeşitli yaratıkların arasında bölünmüş parçalarının birleştirilmesi demektir. İbnihazm * Gemisini kurtardığı için kaptan olmayı hak ettiğini düşünen kişiler bireyciliği göklere çıkardılar. Bunu yapmış olmakla da tarihteki en hastalıklı adlandırmayı gerçekleştirdiler. İsmet Özel * Açlık yıllarında ölenleri açlık öldürmez onları alışmış oldukları tokluk öldürür İbni Haldun * Konuşmak ihtiyaç olabilir ama susmak sanattır. Goethe * Düşünce özgürlüğünün olmaması, insanların düşüncelerini söyleyememesi değildir. Düşünce özgürlüğünün olmaması insanların düşünememesidir. Jean-Paul Sartre * Yaratan'ın karşısına bunca büyük yapıtı okumamış olarak çıkmak düşüncesi beni çileden çıkarıyor. Oliver Wendell Holmes * Hayatın en hüzünlü anı, mevsimine kapıldığın kişinin bahçesinde açabilecek bir çiçek olmadığını anladığın andır... Mayakovsky * Yürü, hür maviliğin bittiği son hadde kadar! / İnsan,  âl...

İsmet Özel

Yaşamayı bileydim yazar mıydım hiç şiir?Yaşamayabileydim yazar mıydım hiç şiir?-Yaşama!-Ya bileydim?Yazar: MıydımHiç: Şiir . Münacaat Bu yaşa erdirdin beni,gençtim almadın canımı ölmedim genç olarak ,ölmedim beni leylak büklümlerinin içten ve dışardan sarmaladığı günlerde bir zamandı heves etti m gölgemi enginde yatan o berrak sayfada gezindirsem diye ölmedim, bir gençlik ölümü saklı kaldı bende. Vakti vardıysa aşkın,onu beklemeliydi genç olmak yetmiyordu fayrap sevişmek için halbuki aşk,başka ne olsundu hayatın mazereti demedim dilimin ucuna gelen her ne ise vay ki gençtim ölümle paslanmış buldum sesimi. Hata yapmak  fırsatını Adem’e veren sendin bilmedim onun talihinden ne kadar düştü bana gençtim ve ben neden hata payı yok diyordum hayatımda gergin bedenim toprağa binlerce fışkını saplar idi haykırınca çeviklik katardım gökyüzüne bir düşü düşlere dalmaksızın kavrayarak bulutu kapsayarak açmadan buluta içtekini tanıdım Ademo...