Ana içeriğe atla

Yasak meyve:Konumuz kadın-erkek ilişkisinin temelini oluşturan fıtri düzenin altüst olmasıdır: Ali Bulaç


Tevrat’taki “yasak meyve” veya Kur’an’daki ağaç “(şecere)” hakiki varlık olabileceği gibi, sembol veya metaforlar da olabilir. Mesaj, “size konan yasağı çiğnediğinizde acı sonuçlarını tadacaksınız”, demektir.

Konumuz kadın-erkek ilişkisinin temelini oluşturan fıtri düzenin altüst olmasıdır. Kadının çalışması, evden dışarı çıkması, gözlenen sonuçlardan biridir. Bunca küfür, eleştiri, hakaret içinde maksadımı doğru anlayan zihnî derinliğe, feraset ve vicdana sahip insanlar da var. Meryem Aybike Sinan bunlardan biri: “Mesele kadının başı örtülü veya açık vekil olması ve olmaması değil, mesele kadının çalışıp çalışmaması değil, mesele kadının kapitalist çarkın içine düştükten sonra fıtratındaki tahribattır!” (Haber7, 18 Ocak 2013). Benim müzakeresinde fayda mülahaza ettiğim fikir şu: (a) Eğer zaruret dolayısıyla çalışmak; (b) Boş zamanı ve imkânı varsa topluma faydalı olmak; (c) Sosyal çevrede kendisinden başka kimsede olmayan özel yeteneği ve becerisi varsa, bundan toplum adına yararlanmak üzere kadın çalışacaksa, bu durumda vahşi liberal piyasanın öğütücü çarklarına düşmeden; aile düzenini sarsmadan, ergenlik çağına gelinceye kadar çocukların ruh sağlığını ve aile terbiyesini tehlikeye düşürmeden kadın için nasıl bir istihdam ve hizmet modeli geliştirebiliriz?
Bir hastalığı tedavi etmek üzere bizzarure ilaç alırız. Sonraları aldığımız ilacın bünyemiz üzerinde zararlı, hatta öldürücü etkileri görülünce hemen ondan vazgeçer, yenisine başlarız. Kadının eve bir daha dönmemek üzere, anneliği ve ev hanımlığı rolünü terk ederek dış dünyaya çıkışının sonuçlarının ne olduğunu biliyoruz. Bu konuda Batı dünyasına, Rusya’ya, Japonya’ya bakmak yeterli. Komünist dönemde de Sovyet yönetimi uyguladığı kadın politikasının yıkıcı etkilerini uzun uzadıya tartıştı, Gorbaçov kadını eve çağırırken bunu şahsî fikri olarak öne sürmüyordu. (Bu arada ‘iyi bir sosyalist’ olduğunu düşündüğüm Roni Margulies’in [16 Ocak, Taraf] nasıl olur da vahşi liberal piyasanın tahripkâr sonuçlarına asabi bir üslupla sahip çıktığını anlayamadım.) Dini, geleneği ve aileyi sol, liberal ve laiklerden çok daha etkin biçimde tahrip eden muhafazakârların pek övünçle örnek gösterdikleri Japonya’da aile diye bir kavram kalmadı. Rusya aileyi güçlendirmek için tedbir üstüne tedbir alıyor. Hükümet ikinci çocuğu doğuracak ailelere verdiği teşvik primini yüzde 17 artırıp 15.500 dolara çıkardı. Geleneksel ailenin çökmesiyle çekirdek ailenin de ayakta durmadığı anlaşıldı. Avrupa’da nüfusun 1/3’ü nesebi gayri sahih. Diğer konu, İngiliz kadınlarının yüzde 69’u “para ve geçim sorun olmazsa evde çocuklarıyla kalmayı tercih ettiklerini” belirtiyor (Milliyet.com; 10 Ocak 2013; Bu konuyu Mehmet Tezkan ve Melih Âşık yorumlamalı bence.)
Sorumuz şu: Bizim kendimize, dini, tarihi ve toplumsal referans ve telakkilerimize özgü çalışma düzenimiz olamaz mı? Batı’yı körce ve kölece taklit etmek zorunda mıyız? Acı meyveyi yiyen modern toplumlar farklı arayışta. Onlar bu ilacın kobayları oldu, bari biz ilacı değiştirelim. Efendimiz (sas) ne güzel buyuruyor: “Sizler karış karış, adım adım sizden öncekilerin yolunu (inançlarını, düşünce tarzlarını ve yaşama biçimlerini) takip ve taklit edeceksiniz; onlar bir keler deliğine girseler siz de gireceksiniz.” (Buhâri, İ’tisâm 14; Müslim, İlim 6) Sorun çok derinde, kadın ve erkek, insan fıtratının genleri değiştirilmiş organizma gibi değiştirilip bozulmasında yatıyor.
NOT: Bu konuda benden okuncak kitap isteyen okurlarıma Sema Maraşlı Hanımefendi’nin kitaplarını ve yazılarını okumalarını öğütlerim.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İsmet Özel’in Erbain Den Alıntılar

Çözülmüş Bir Sırrın Üzüntüsü Sözlerimin anlamı beni ürkütüyor böylesine hazırlıklı değilim daha. Bilmek. Bu da ürkütüyor. Gene de biliyorum: Kapanmaz yağmurun açtığı yaralar çocuklarda. Üç Frenk Havası 1. Capriccio Alum Gülünç bir ölümle öldü deniyor Max Stirner için çünkü mahvına sebeb nihayet bir sinektir ama Fanya Kaplan nasıl öldü diye sorarsak sanırım işimiz fazlasıyla ciddileşir. *** 2.Alum Cantabile Ben ne büyük bir dalgınlıkla bakmış olmalıyım ki hayata görmedim orda çinko damlar ve plastik sürahilerin tanrısını yerime yadırgadım yerim olmadı zaten kendi mezarımdan başka çılğının biri sanılmaktan sakınmaya vaktim olmadı durmadanbeyaz bir aygırla taşardım derin göllerden bir gebe kısrakla kaçardım derin ormanlara güneşin zekasıyla doymak isterdim kaba solgun kağıtlar sunardı şehrin insanı ban Tahrik yürek elbet acıyor esvap deği...

Hatırı Sayılır Sözler

Hatırı sayılır sözler   Aşk ruhların çeşitli yaratıkların arasında bölünmüş parçalarının birleştirilmesi demektir. İbnihazm * Gemisini kurtardığı için kaptan olmayı hak ettiğini düşünen kişiler bireyciliği göklere çıkardılar. Bunu yapmış olmakla da tarihteki en hastalıklı adlandırmayı gerçekleştirdiler. İsmet Özel * Açlık yıllarında ölenleri açlık öldürmez onları alışmış oldukları tokluk öldürür İbni Haldun * Konuşmak ihtiyaç olabilir ama susmak sanattır. Goethe * Düşünce özgürlüğünün olmaması, insanların düşüncelerini söyleyememesi değildir. Düşünce özgürlüğünün olmaması insanların düşünememesidir. Jean-Paul Sartre * Yaratan'ın karşısına bunca büyük yapıtı okumamış olarak çıkmak düşüncesi beni çileden çıkarıyor. Oliver Wendell Holmes * Hayatın en hüzünlü anı, mevsimine kapıldığın kişinin bahçesinde açabilecek bir çiçek olmadığını anladığın andır... Mayakovsky * Yürü, hür maviliğin bittiği son hadde kadar! / İnsan,  âl...

İsmet Özel

Yaşamayı bileydim yazar mıydım hiç şiir?Yaşamayabileydim yazar mıydım hiç şiir?-Yaşama!-Ya bileydim?Yazar: MıydımHiç: Şiir . Münacaat Bu yaşa erdirdin beni,gençtim almadın canımı ölmedim genç olarak ,ölmedim beni leylak büklümlerinin içten ve dışardan sarmaladığı günlerde bir zamandı heves etti m gölgemi enginde yatan o berrak sayfada gezindirsem diye ölmedim, bir gençlik ölümü saklı kaldı bende. Vakti vardıysa aşkın,onu beklemeliydi genç olmak yetmiyordu fayrap sevişmek için halbuki aşk,başka ne olsundu hayatın mazereti demedim dilimin ucuna gelen her ne ise vay ki gençtim ölümle paslanmış buldum sesimi. Hata yapmak  fırsatını Adem’e veren sendin bilmedim onun talihinden ne kadar düştü bana gençtim ve ben neden hata payı yok diyordum hayatımda gergin bedenim toprağa binlerce fışkını saplar idi haykırınca çeviklik katardım gökyüzüne bir düşü düşlere dalmaksızın kavrayarak bulutu kapsayarak açmadan buluta içtekini tanıdım Ademo...